Mirkat.org

Aşıklar Sultanı İbnü’l-Farız’ın Fâiyyesi ve Türkçe Çevirisi [2/3]

Sultânu’l-‘Âşıkîn (Âşıkların Sultanı) olarak bilinen İbnü’l-Fârız (ابْنُ الْفَارِض), Fâiyye’sinin bu ikinci bölümüne sevilen/ler/e nidâ ederek başlamış, muhabbeti uğrunda hayatını ve varlığını hakîr gördüğünü ifade etmiştir. Gerek ilahî gerek mecazî aşkta âşıklar için muteber sayılan; gizlenen muhabbet sebebiyle âşığın zayıf düşmesi, rüzgarla savrulacak derecede sevgili yolunda toprak olma mazmunlarını şair de etkili şekilde kullanmıştır. Aşkında fenâ bulmayı, onda fâni olmayı (tasavvuftaki fenâfillâhı telmihen) “Kimi seversen onun maktulüsün er geç/Öyleyse uğruna ölünebilecek sevgili seç” beytiyle vecîz ve belîğ bir surette göstermektedir. Manzumenin ikinci kısmının çevirisini değerli okuyucularımıza takdim ederiz.

Henüz Okumadıysanız:

Yazının ilk kısmı

Dakika 3:03-5:40 arasını yazımızda bulabilirsiniz.

Önce Şiir

İbnü’l-Farız’ın Fâiyyesi

فَائِيَّةُ ابْن الفَارِض

يَا أَهْلَ وُدِّي أَنْتُمُ أَمَلِي وَمَنْ

نَادَاكُمُ يَا أَهْلَ وُدِّي قَدْ كُفِي

Ey bu kalbin sevdikleri! Sizsiniz gönlümün muradı

Sizsiniz sizi çağıranın iki cihanda penâhı

عُودُوا لِمَا كُنْتُمْ عَلَيْهِ مِنَ الْوَفَا

كَرَماً فَإِنِّي ذَلِكَ الْخِلُّ الْوَفِي

Kerem kılıp dönün vefaya, mûtadınızdır

Lütuf buyrun bu âcize, vefakârınızdır

وَحَيَاتِكُمْ وَحَيَاتِكُمْ قَسَماً وَفِي

عُمْرِي بِغَيْرِ حَيَاتِكُمْ لَمْ أَحْلِفِ

Hayatınız ey dostlarım! Hayatınız hakkı için

Ondan gayrısına ömrümde etmemişim yemin

لَوْ أَنَّ رُوحِي فِي يَدِي وَوَهَبْتُهَا

لِمُبَشِّرِي بِقُدُومِكُمْ لَمْ أُنْصِفِ

Bağışlardım ruhumu bedenimde kalmış olsa

Hakkını veremem, sunsam da onu gelişinizi muştulayana

لَا تَحْسَبُونِي فِي الْهَوَى مُتَصَنِّعاً

كَلَفِي بِكُمْ خُلُقٌ بِغَيْرِ تَكَلُّفِ

Sanmayın ki tasannu vardır bu aşkımda

Tekellüfsüz muhabbet sabittir tabiatımda

أَخْفَيْتُ حُبَّكُمُ فَأَخْفَانِي أَسىً

حَتَّى لَعَمْرِي كِدْتُ عَنِّي أَخْتَفِي

Muhabbetinizi gizledim o da beni gizledi

Gözler göremez oldu öyle zayıflattı tenimi

وَكَتَمْتُهُ عَنِّي فَلَوْ أَبْدَيْتُهُ

لَوَجَدْتُهُ أَخْفَى مِنَ اللُّطْفِ الْخَفِي

Kendimden dahi sakladım, etseydim ayan

Bulacaktım onu lutf-i hafîden de nihan

وَلَقَدْ أَقُولُ لِمَنْ تَحَرَّشَ بِالْهَوَى

عَرَّضْتَ نَفْسَكَ لِلْبَلَا فَاسْتَهْدِفِ

Söylüyorum muhabbet yoluna düşenlere

‘Nefsini belâ oklarına hedef et’ diye

أَنْتَ الْقَتِيلُ بِأَيِّ مَنْ أَحْبَبْتَهُ

فَاخْتَرْ لِنَفْسِكَ فِي الْهَوَى مَنْ تَصْطَفِي

‘Kimi seversen onun maktulüsün er geç

Öyleyse uğruna ölünebilecek sevgili seç

قُلْ لِلْعَذُولِ أَطَلْتَ لَوْمِي طَامِعاً

أَنَّ الْمَلَامَ عَنِ الْهَوَى مُسْتَوْقِفِي

Söyle! O beni durmadan kınayana

Aşktan vazgeçirmek için bana dil uzatana

دَعْ عَنْكَ تَعْنِيفِي وَذُقْ طَعْمَ الْهَوَى

فَإِذَا عَشِقْتَ فَبَعْدَ ذَلِكَ عَنِّفِ

Bırak azarlamayı da bak sevdanın tadına

Önce aşık ol sonra dilediğince payla’

بَرِحَ الْخَفَاءُ بِحُبِّ مَنْ لَوْ فِي الدُّجَى

سَفَرَ اللِّثَامَ لَقُلْتُ يَا بَدْرُ اخْتَفِ

Sevdiğim öyle zahir oldu ki gece açsa nikâbını

“Saklan” derdim mehtaba, gün yüzü aydınlatır karanlığı

وَإِنِ اكْتَفَى غَيْرِي بِطَيْفِ خَيَالِهِ

فَأَنَا الَّذِي بِوِصَالِهِ لَا أَكْتَفِي

Ağyar onun hayaliyle iktifa ederken

Visaliyle dahi yetinemeyenim ben

وَقْفاً عَلَيْهِ مَحَبَّتِي وَلِمِحْنَتِي

بِأَقَلَّ مِنْ تَلَفِي بِهِ لَا أَشْتَفِي

Muhabbetimi vakfettim sevgiliye yaklaşmak için

Nefsimin helâkidir ancak şifası bu derdimin

وَهَوَاهُ وَهْوَ أَلِيَّتِي وَكَفَى بِهِ

قَسَماً أَكَادُ أُجِلُّهُ كَالْمُصْحَفِ

Ant olsun aşkına! Yeminim odur, yemin olarak yeter

Yüceltirim onu, neredeyse Mushaf ile eşdeğer

لَوْ قَالَ تِيهاً قِفْ عَلَى جَمْرِ الْغَضَى

لَوَقَفْتُ مُمْتَثِلاً وَلَمْ أَتَوَقَّفِ

‘Durasın kor ateşte’ dese kibrini göstererek

Emrini dinler beklerim fasıla vermeyerek

أوْ كَانَ مَنْ يَرْضَى بِخَدِّي مَوْطِئاً

لَوَضَعْتُهُ أَرْضاً وَلَمْ أَسْتَنْكِفِ

Yahut yanağımı çiğnemeyi geçirse gönlünden

Toprak olurum yolunda hiç çekinmeden

Şiir Notları

Şair Bize Ne Anlatıyor?

Tasavvufî şiirlerde ilahî aşk, büyük oranda mecazî aşkın ifadesinde kullanılan mazmunlar ile ifade edildiği için bu manzumeler iki türlü okunmaya müsait konumdadır. İbnü’l-Fârız’ın bu şiirinde de görüleceği üzere maşuka dair herşeyin -mutluluk da acı da verse- âşık için yüce tutulması, sevgiliden vefa umma, onun yolunda canından feragat etme, onun visaliyle değil hayaliyle yetinme ve her emrine mûtî olma, nikab-masiva, yüz-Cemâlullah temsilleri şiirin anlam boyutunu genişletip zenginleştirmekte ve aşk hakikatinin -gerek ilahî gerek mecazî olsun- bazı ortak tezahürlerini ortaya koymaktadır.

Ey bu kalbin sevdikleri! Sizsiniz gönlümün muradı / Sizsiniz sizi çağıranın iki cihanda penâhı

Bu beyitte geçen أَهْلَ وُدِّي ifadesinden maksadın; somut anlamda Allah dostları, müritler, sâlikler olacağı gibi soyut anlamda mevcudatta görülen ilahî tecellîler ve Rabbanî tezahürler de olabileceği ifade edilmiştir.

“Söylüyorum muhabbet yoluna düşenlere / Nefsini belâ oklarına hedef et’ diye

Bu beyitte geçen بَلَاء kelimesi aşkın bir ibtilâ olmasına delalet edeceği gibi tasavvufî anlamda bezm-i ezelde ruhlara sorulan “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” şeklindeki verilen cevaba da işaret sayılabilir nitekim Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî bir beytinde şöyle demiştir:

گفت الست و تو بگفتی بلی

شکر بلی چیست کشیدن بلا

“O ‘Elest’ dedi ve sen de ‘Belâ’ dedin

Bu ‘Belâ’nın şükrü nedir? Çokça belâ çekmektir”

“Sevdiğim öyle zahir oldu ki gece açsa nikâbını / “Saklan” derdim mehtaba, gün yüzü aydınlatır karanlığı

Beyitte sevgilinin yüzü karanlığı aydınlatan güneşe benzetilerek dolunayın ışığının onun yanında zayıf kalacağına işaret edilmiştir. Tasavvufî ıstılahta yüz ile genellikle rü’yet-i Cemâlullah’a, zülüf ve nikab ile masivaya işaret edilmektedir. Ayrıca sahih kaynaklarda geçen bir hadis rivayetine telmihte bulunulduğu da düşünülebilir.

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiir için:

el-Bûrînî, B., & en-Nabulsî, A. (2003). Şerhu Dîvânı İbni’l-Fârız. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye.

Kapak Görseli:

Tom Thomson / Fire-Swept Hills (1915)

Exit mobile version