Mirkat.org

Kalemi Kırılan Aşık: Cemilu Buseyne’nin Dâliyyesi (2/2)

Sevgilisi Buseyne’ye nispetle anılan Cemîlu Buseyne (جَمِيلُ بُثَيْنَة) Emevî döneminin önde gelen şairlerinden biri kabul edilir. Özellikle bu devirde ortaya çıkan “Uzrî gazel” türünde telif ettiği kasideleri şöhretini parlatmış ve onu, bu türün temsilcisi haline getirmiştir. Şairin bu isimle anılmasının arkasında yatan hikayeden bahsedecek olursak; Cemîl, rivayetlerde amcasının kızı olduğu söylenen Buseyne’ye küçük yaşlarda aşık olur ve ona gazeller söylemeye başlar. Delikanlı olup da onunla evlenmek istediğinde ise ailesi kızları hakkında gazeller söyleyerek -dönemin âdetince- kendilerini küçük düşüren şairi reddeder ve Buseyne’yi başkasıyla evlendirir. Bu hadise Cemîl’in aşkını melankolik bir boyuta taşırken Buseyne hakkında şiirler yazmasına ve onunla gizlice buluşmasına engel olmaz. Ancak çok geçmeden Buseyne’nin ailesi buluşmaları fark eder ve durumu valiye şikayet eder. Cemil önce ölümle tehdit edilir, vazgeçmeyince hakkında ölüm fermanı verilir. Aşkı için döneminin yargılarına bir süre için kafa tutabilmiş olsa da ısrarcı tavırları böylesi çıkmaz bir durumda ona fayda sağlayamamış ve çareyi memleketi Medine’yi ardında bırakarak Mısır’a gitmekte bulmuştur.

Cemîl’in, Mısır’a yolculuğu öncesi hayatının bu dönemine ve duygularına ışık tuttuğu meşhur Dâliyyesi’nin son kısmını sizler için hazırladık…

Henüz Okumadıysanız:

Yazının ilk kısmı

Dakika 2:30’dan sonrasını yazımızda bulabilirsiniz.

Önce Şiir

دَالِيَّةُ جَمِيل بُثَيْنَة

Cemil Buseyne’nin Dâliyyesi

وَيَحْسَبُ نِسْوَانٌ مِنَ الْجَهْلِ أَنَّنِي

إِذَا جِئْتُ إِيَّاهُنَّ كُنْتُ أُرِيدُ

Kadınlar da sanıyorlar ki bilmediklerinden

Yanlarına varırsam onlardır gönlümden geçen

فَأَقْسِمُ طَرْفِي بَيْنَهُنَّ فَيَسْتَوِي

وَفِي الصَّدْرِ بَوْنٌ بَيْنَهُنَّ بَعِيدُ

Pay ederim gözümün ucunu, aralarında eşit olur

Buseyne’den başkasına yüreğim mesafeli durur

أَلَا لَيْتَ شِعْرِي هَلْ أَبِيتَنَّ لَيْلَةً

بِوَادِي الْقُرَى إِنِّي إِذَنْ لَسَعِيدُ

Bir bilsem kalacak mıyım bir gece Vâdi’l Kurâ’da

Ne mutlu olurdum geceleyebilseydim orada

وَهَلْ أَهْبِطَنْ أَرْضاً تَظَلُّ رِيَاحُهَا

لَهَا بِالثَّنَايَا الْقَاوِيَاتِ وَئِيدُ

Konabilecek miyim hani ıssız tepelerinde

Rüzgarların ıslıklar çaldığı o mevkiye

وَهَلْ أَلْقَيَنْ سُعْدَى مِنَ الدَّهْرِ مَرَّةً

وَمَا رَثَّ مِنْ حَبْلِ الصَّفَاءِ جَدِيدُ

Karşılayacak mıyım bir kere olsun saadeti

Yenilenecek mi yıprandığı yerden saf sevgi ipliği

وَقَدْ تَلْتَقِي الْأَشْتَاتُ بَعْدَ تَفَرُّقٍ

وَقَدْ تُدْرَكُ الْحَاجَاتُ وَهِيَ بَعِيدُ

Parçalar dağılmışsa da, gelebilirler bir araya

İmkânı zor olsa da, erişilebilir arzulara

وَهَلْ أَزْجُرَنْ حَرْفاً عَلَاةً شِمِلَّةً

بِخَرْقٍ تُبَارِيهَا سَوَاهِمُ قُودُ

Kamçılayacak mıyım heybetli, tez bir deveyi

Rüzgarlı arazide cılız ve uysal develerken rakipleri

عَلَى ظَهْرِ مَرْهُوبٍ كَأَنَّ نُشُوزَهُ

إِذَا جَازَ هُلَّاكُ الطَّرِيقِ رُقُودُ

Korku dolu yurdun tepeleri sanki derin uykuda

Yolunu kaybedenler oradan geçtiği sırada

سَبَتْنِي بِعَيْنَيْ جُؤْذُرٍ وَسْطَ رَبْرَبٍ

وَصَدْرٌ كَفَاثُورِ اللُّجَيْنِ وَجِيدُ

Sürünün arasındaki sığırın (iri) gözleri gibi gözleri

Gümüş sini gibi göğsü ve boynu büyüledi beni

تَزِيفُ كَمَا زَافَتْ إِلَى سِلْفَاتِهَا

مُبَاهِيَةٌ طَيَّ الْوِشَاحِ مَيُودُ

Eltilerine kibirle salındığı gibi salınırdı

Kuşağı bağlı; yürüyüşü çalımlı, nazlıydı

إِذَا جِئْتُهَا يَوْماً مِنَ الدَّهْرِ زَائِراً

تَعَرَّضَ مَنْفوضُ الْيَدَيْنِ صَدُودُ

Bir gün ziyaret için gidersem şayet yanına

Bilirim hayırsız (kocası) mani olur bana

يَصُدُّ وَيُغْضِي عَنْ هَوَايَ وَيَجْتَنِي

ذَنُوباً عَلَيْهَا إِنَّهُ لَعَنُودُ

Taş koyar yoluma, sevdamı görmezden gelir

Ona günahlar biçer durur, ne kadar zalimdir

فَأَصْرِمُهَا خَوْفاً كَأَنِّي مُجَانِبٌ

وَيَغْفَلُ عَنّا مَرَّةً فَنَعُودُ

Bir yabancı gibi korkudan uzak dururum ona

Kocası farkına varmayınca ise döneriz neysek ona

وَمَن يُعْطَ فِي الدُّنْيَا قَرِيناً كَمِثْلِهَا

فَذَلِكَ فِي عَيْشِ الْحَيَاةِ رَشِيدُ

Kime nasip olursa onun gibi bir yaren bu alemde

Doğru üzere olur daima ömrünce

يَمُوتُ الْهَوَى مِنِّي إِذَا مَا لَقِيْتُهَا

وَيَحْيَا إِذَا فَارَقْتُهَا فَيَعُودُ

Sevdam onunla buluştuğumda fena bulur

Ondan ayrıldığımda ise dirilir, hayat bulur

يَقُولُونَ جَاهِدْ يَا جَمِيلُ بِغَزْوَةٍ

وَأَيَّ جِهَادٍ غَيْرَهُنَّ أُرِيدُ

Diyorlar ki “Ey Cemil cihad et, savaşa katıl”

Buseyne dışında istediğim hangi cihattır?

لِكُلِّ حَدِيثٍ بَيْنَهُنَّ بَشَاشَةٌ

وَكُلُّ قَتِيلٍ عِنْدَهُنَّ شَهِيدُ

Ki onun her sözü iltifat ve şenliktir

Her ölmüşü ise indinde şehittir

وَأَحْسَنُ أَيّامِي وَأَبْهَجُ عِيشَتِي

إِذَا هِيجَ بِي يَوْماً وَهُنَّ قُعُودُ

En güzel anlarım ve en neşeli hatıralarım ise

O, beni beklerken şevklenmekti özlemiyle

تَذَكَّرْتُ لَيْلَى فَالْفُؤَادُ عَمِيدُ

وَشَطَّتْ نَوَاهَا فَالْمَزَارُ بَعِيدُ

Hatırladım Leylâmı gönlüm yanıp tutuşurken

Uzaklığı katbekat artıp ziyareti artık olanaksızken

عَلِقْتُ الْهَوَى مِنْهَا وَلِيداً فَلَمْ يَزَلْ

إِلَى الْيَوْمِ يَنْمِي حُبُّهَا وَيَزِيدُ

Daha körpe çocuktum tutuldum aşkına

Öyle bir aşk ki bugün dahi demlenip durmakta

فَمَا ذُكِرَ الْخُلّانُ إِلّا ذَكَرْتُهَا

وَلا الْبُخْلُ إِلّا قُلْتُ سَوْفَ تَجُودُ

Ne zaman dostların bahsi geçse onu zikrettim

Cimriliğin lafı geçse “cömertleşecektir” dedim

إِذَا فَكَّرَتْ قَالَتْ قَدْ أَدْرَكْتُ وُدَّهُ

وَمَا ضَرَّنِي بُخْلِي فَكَيْفَ أَجُودُ

O ise düşününce dedi ki “Aşkına ulaştım

Cimriliğim mani olmamışken, nasıl cömert olayım

فَلَوْ تُكْشَفُ الْأَحْشَاءُ صُودِفَ تَحْتهَا

لِبُثْنَةَ حُبٌّ طَارِفٌ وَتَلِيدُ

Göğsüm açılıp da bakılsa karşılaşılır ardında

Buseyne’nin yadigar ve her daim yepyeni aşkıyla

أَلَمْ تَعْلَمِي يَا أُمَّ ذِي الْوَدْعِ أَنَّنِي

أُضَاحِكُ ذِكْرَاكُم وَأَنْتِ صَلُودُ

Bilmez misin Buseyne sen yüz vermesen de

Benim yüzüm seni andıkça gülümser işte

فَهَلْ أَلْقَيَنْ فَرْداً بُثَيْنَةَ لَيْلَةً

تَجُودُ لَنَا مِنْ وُدِّهَا وَنَجُودُ

Yalnız buluşacak mıyım seninle Buseyne söyle

Aşkımızı birbirimize sunacağımız bir gecede

Çeviri Notları

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiir için:

Yamut, B. (Ed.) (1934), Divânu Cemîli Buseyne, Beyrut: el-Mektebetü’l-ehliyye.

Kapak Görseli:

Frederick Arthur Bridgman / Sur la côte de Tanger l’Atlantique (1925)

Exit mobile version