Mirkat.org

Aşkın Doğada Tezahürü: İbn Zeydun’un “Siz Unuttunuz, Bizse Aşık Kaldık Size” Adlı Şiiri ve Türkçe Çevirisi

Endülüs’ün fethi ile birlikte Araplar, daha öncesinde hiç şahit olmadıkları ve anavatanlarına benzemeyen bu toprakların; gölleri, akarsuları, çayırları, bağları, bahçeleri ve türlü bitkilerin yetiştiği doğası karşısında adeta büyülenmiştir. Endülüslü şairler ve edipler bu doğa karşısındaki hayranlıklarını her fırsatta dile getirirken yeni coğrafya, beraberinde doğu edebiyatında yer almayan yeni temaları da getirmiştir. [1] Örneğin Endülüs gazelinin öne çıkan özelliklerinden biri; şairlerin, “kadını” tabiatın güzelliklerinden biri olarak görmesi ve sevgililerine karşı duydukları hissi doğayı vasfederek şiire dökmeleridir. 

Endülüs’te Mulûku’t-tavâif döneminde yaşamış meşhur şair İbn Zeydûn (اِبْن زَيْدُون) da çevresini saran güzelliklerin farkında bir şair olarak aşkı işlediği şiirlerinde doğaya büyük bir yer vermiştir. Zîrâ Endülüs’ün güzellikleri, bir sevgili gibi şairin gönlüne nüfuz etmiştir. [2]

İbn Zeydûn, sizler için seçtiğimiz “Siz unuttunuz, bizse aşık kaldık size”  (سَلَوْتُمُ وَبَقِينَا نَحْنُ عُشَّاقَا) adlı gazelini -Endülüs’ün önemli kadın şairlerinden biri olan- sevgilisi Vellâde ile ayrılığı üzerine nazmetmiştir. Zehrâ şehrinde birlikte geçirdikleri günleri yâdeden ve güzel anıları tazeleyen İbn Zeydûn; özlemini, hasretini ve Vellâde ile tekrar kavuşma ümidini dile getirirken, çiçekleri ve doğayı da tasvir etmiş, kişileştirmiş ve aşk derdine ortak etmiştir. Toplamda 15 beyitten oluşan şiiri sizler için çevirdik. Keyifli okumalar dileriz.

Şiirin Hikayesi

Emevi Halifesi Mustekfî-Billâh’ın kızı olan Vellâde, şiirleriyle olduğu kadar kültürü, zarafeti ve güzelliği ile bilinmekteydi. Emevi Hilafeti’nin yıkılmasının ardından evini tamamen edebiyat meclisine çeviren Vellâde, şairlerle karşılıklı şiirler okur, ediplerle münazaralar yapardı. Meclisinin müdavimleri arasında İbn Zeydûn da bulunmaktaydı. İbn Zeydûn, Vellâde’yle ilgilenmeye başlamış ve nihayetinde ona aşık olmuştu. Vellâde de İbn Zeydûn’a gönül vermiş ve gece gündüz demeden birlikte vakit geçirmişlerdi. Ta ki farklı iddialar bu iki gönlü ayırıncaya dek. 

İbn Zeydun, Vellâde ile ayrılmalarının sonrasında bazı siyasi nedenlerden dolayı -kendisine göre sadece aşık olduğu için- hüküm giymiştir. Haksızlığa uğradığını ifade ettiği ve hükümdardan af dilediği bir çok şiir ve risale yazmıştır. Yaklaşık beş yüz gün hapis yatan şair en sonunda firar edip önce Kurtuba’ya sonra İşbiliye’ye gitmiştir. Ancak Vellâde’ye en azından biraz daha yakın olmak ve vefalı dostlarını görerek teselli bulmak amacıyla Kurtuba’ya geri dönmüş oradan da Zehrâ’ya geçmiştir. Şair, Vellâde’nin kalbini yumuşatmak ve aşina oldukları aşka tekrar kavuşmak arzusuyla başta Nûniyyesi olmak üzere bir dizi şiir nazmetmiştir. [3] Çevirisini sunduğumuz “Kâfiyye” ismiyle şöhret bulan bu şiiri de onlar arasında yer almaktadır. 

Ve Şiir

سَلَوْتُمُ وَبَقِينَا نَحْنُ عُشَّاقَا

Siz Unuttunuz, Bizse Aşık Kaldık Size

إِنِّي ذَكَرْتُكِ بِالزَّهْرَاءِ مُشْتَاقَا

وَالْأُفْقُ طَلْقٌ وَمَرْأَى الْأَرْضِ قَدْ رَاقَا

Yâd ettim seni hasret içinde Zehrâ’da

Gök parıldar arz ise mest ederken manzarasıyla

وَلِلنَّسِيمِ اعْتِلالٌ فِي أَصَائِلِهِ

كَأَنَّهُ رَقَّ لِي فَاعْتَلَّ إِشْفَاقَا

Akşam üstü hastalık vurur hoş bir meltemi

Sanki bana acımıştır da zayıf düşürmüştür onu şefkati

وَالرَّوْضُ عَنْ مِائِهِ الْفِضِّيِّ مُبْتَسِمٌ

كَمَا شَقَقْتَ عَنِ اللَّبَّاتِ أَطْوَاقَا

Çayır gümüşsü sularıyla gülümser

Sıyrılmış yakanda beliren beyazlığa benzer

يَوْمٌ كَأَيَّامِ لَذَّاتٍ لَنَا انْصَرَمَتْ

بِتْنَا لَهَا حِينَ نَامَ الدَّهْرُ سُرَّاقَا

İşte bugün de geçip giden neşeli günlerimizden biri gibi

Zaman uykudayken keyifli anlar çaldığımız hırsızlar misali

نَلْهُو بِمَا يَسْتَمِيلُ الْعَيْنَ مِنْ زَهَرٍ

جَالَ النَّدَى فِيهِ حَتَّى مَالَ أَعْنَاقَا

Eğlenirdik güzellikleri gözlerimizi alan çiçeklerle 

Çiylerin ağırlığından bükülmüş o halleriyle

كَأَنَّ أَعْيُنَهُ إِذْ عَايَنَتْ أَرَقِي

بَكَتْ لِمَا بِي فَجَالَ الدَّمْعُ رَقْرَاقَا

Sanki gözleri keşfettiğinde uyku yüzü görmediğimi

Halime ağlar oldular, süzüldü çil çil katreleri

وَرْدٌ تَأَلَّقَ فِي ضَاحِي مَنَابِتِهِ

فَازْدَادَ مِنْهُ الضُّحَى فِي الْعَيْنِ إِشْرَاقَا

Bir gül parıldadı güneşe nazır münbit toprağında

Ondandır kuşluğun şavkı parlak geldi göze daha da

سَرَى يُنَافِحُهُ نَيْلُوفَرٌ عَبِقٌ

وَسْنَانُ نَبَّهَ مِنْهُ الصُّبْحُ أَحْدَاقَا

Nilüfer yaydı etrafa ıtrını gülün hoş kokusuyla yarışarak

Uykuluydu, henüz uyandırmıştı onu sabah

كُلٌّ يَهِيجُ لَنَا ذِكْرَى تُشَوِّقُنَا

إِلَيْكِ لَمْ يَعْدُ عَنْهَا الصَّدْرُ أَنْ ضَاقَا

Tüm bunlar sana olan hasretimizi perçinleyen anıları depreştirir 

Göğsüm bu hatıralardan daha ne kadar daralabilir

لاَ سَكَّنَ اللهُ قَلْباً عَقَّ ذِكْرَكُمُ

فَلَمْ يَطِرْ بِجَناحِ الشَّوْقِ خَفَّاقَا

Allah sekinet vermesin hatıranızı unutan yüreğe

Özlem kanatlarını çırpmayıp uçmayan o kalbe

لَوْ شَاءَ حَمْلِي نَسِيمُ الصُّبْحِ حِينَ سَرَى

وَافَاكُمُ بِفَتىً أَضْنَاهُ مَا لاَقَى

Estiğinde beni de taşıyacak olsaydı sabah yeli

Karşınıza çıkarırdı hasretten zayıf düşmüş bir genci

لَوْ كَانَ وَفَّى الْمُنَى فِي جَمْعِنَا بِكُمُ

لَكَانَ مِنْ أَكْرَمِ الْأَيَّامِ أَخْلاَقَا

Seninle kavuşma temennimi yerine getirseydi bir de

Ne yüce bir gün olurdu o öyle

يَا عِلْقِيَ الأَخْطَرَ الْأَسْنَى الْحَبِيبَ إِلَى

نَفْسِي إِذَا مَا اقْتَنَى الْأَحْبَابُ أَعْلاَقَا

Dostlarım en nefis şeylere sahipken

Sen nezdimde en güzidesin en kıymetlisin ciğerparem

كَانَ التَّجَارِي بِمَحْضِ الْوُدِّ مُذْ زَمَنٍ

مَيْدَانَ أُنْسٍ جَرَيْنَا فِيهِ أَطْلاَقَا

Bir zaman aramızdaki ahit halis bir aşktı

Ülfet meydanında neşeyle koşturmaktı

فَالْآنَ أَحْمَدُ مَا كُنَّا لِعَهْدِكُمُ

سَلَوْتُمُ وَبَقِينَا نَحْنُ عُشَّاقَا

Şimdiyse şükrediyorum tuttuğumuz bu ahde 

Zîrâ siz unuttunuz, bizse aşık kaldık size

Şiir Notları

1) İbn Zeydûn Kimdir?

Asıl ismi Ahmed olan İbn Zeydûn hicri 394 (m.1003) yılında Kurtuba’da doğmuştur. Müslümanların İspanya’yı fethi sırasında oraya giden Benî Mahzûm Arapları’ndandır. Hem baba hem de anne tarafından Endülüs Emevî Devleti’nde yüksek düzeyde görevler almış seçkin bir aileye mensuptur. Kültürlü bir çevrede yetişen şair, mürebbiyeler ve edipler ile büyümüştür. Genç yaşta şiir yazmaya başlamış; Arap dili ve edebiyatı, tefsir, hadis, fıkıh, tarih ve coğrafya ile meşgul olmuştur. [4] Hicri 422’de (m. 1031) Endülüs Emevî Devleti’nin yıkılmasının ardından, desteklediği Kurtuba merkezli Cehverî Emîrliği ile İşbîliye merkezli Abbâdî Emîrliğinde kâtiplik, elçilik, vezirlik, başvezirlik gibi üst düzey kademelerde resmi görevler üstlenmiştir.  

Güçlü bir edebî kişiliğe sahip olan İbn Zeydûn’un özellikle aşk temalı şiirleri edebi çevrelerde ses getirmiştir. Bu yönüyle Endülüs’te “duygu şairlerinin üstadı” kabul edilmiştir. Dilinin belagatı ve fesahatinden dolayı ona Endülüs’ün Buhtürî’si denilmiştir. Özellikle Vellâde için kaleme aldığı elli beyitlik Nûniyyesi birçok şair için esin kaynağı olmuştur. [5]

Vellâde ile yaşamış olduğu ilişki, bir yandan İbn Zeydûn’un iç dünyasını derinden etkilemiş, bir yandan da edebi yönden çok zengin ve güçlü şiirler yazmasını sağlamıştır. Hatta onun için “Vellâde’nin İbn Zeydûn’daki tesiri olmasaydı, Arap şiiri bugün değerinin çoğunu kaybederdi” ifadesi dahi kullanılmıştır. Diğer taraftan Vellâde’yle münasebeti şairin hapse düşmesine,  sonrasında ise Kurtuba yönetiminden uzaklaşıp İşbîliye yönetimine katılmasına da sebep olmuştur. İbn Zeydûn 463 (m.1071) yılında İşbîliye’de vefat etmiş ve orada defnedilmiştir. [6]

2) Şair Bize Ne Anlatıyor?

“Yâd ettim seni hasret içinde Zehrâ’da / Gök parıldar arz ise mest ederken manzarasıyla

Zehrâ’nın güzelliği; şairi, onun manzaralarını tasvir etmeye sürüklemiş, adeta sevdiği şehirde sevdiği kadını görmüştür. Öte yandan İbn Zeydûn şiire atlal ile başlama geleneğine de farklı bir boyut kazandırmış ve harabe, ıssız, yıkık dökük bir yer tasvir etmek yerine güzel bir tabiat tasviri yapmıştır. Doğa’yı derdine bir deva, acısına bir teselli olarak görmüştür. 

“Bir gül parıldadı güneşe nazır münbit toprağında / Ondandır kuşluğun şavkı parlak geldi göze daha da / Nilüfer yaydı etrafa ıtrını gülün hoş kokusuyla yarışarak / Uykuluydu, henüz uyandırmıştı onu sabah”

İbn Zeydûn’un bu beyitlerinde çiçeklerin güzelliğini tasvir ederken gülü, sevgilisi Vellâde ile özleştirdiği belirtilmiştir. Güzelliğin ve ışıltının zirvesinde bulunan Vellâde etrafına öylesine ışık saçmaktadır ki kuşluk vakti güneş göze daha da parlak gözükmektedir. Öte yandan gün ışığıyla açan nilüfer, gül ile bir koku yarışına tutulmuştur. 

Çeviri Notları

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiir için:

İbn Zeydûn, (1932). Dîvânu İbni Zeydûn, thk. Kâmil Kilânî. Kâhire: Matba’atu Mustafa el-Bâbi el-Halebi, 257-258. 

[1] [3] [6] Akçay, H. (2016). Endülüslü Edip ve Şair İbn Zeydûn ve Divanı (Doktora tezi). Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Arap Dili ve Belagatı Bilim Dalı, Diyarbakır. 

[2] Şensoy, S. (2012). İbn Zeydûn ve er-Risâletü’l-Hezeliyye ile errisâletü’l Ciddiyye Adlı Eserlerinin Arap Dili Ve Edebiyatındaki Yerleri (Yüksek Lisans Tezi). Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslami Bilimleri Anabilim Dalı Arap Dili Ve Belagatı Bilim Dalı, Konya. 

[4] Er, R. (1999). İbn Zeydûn. TDV İslâm Ansiklopedisi, 20, 465. 

[5] Akçay, H. (2016). İbn Zeydûn’un Şiirinde İnsani Erdemler. SBARD, 27(212). 
[7] Küçüksipahioğlu, B. (2003). Medînetüzzehrâ.TDV İslâm Ansiklopedisi, 28, 320-321.

Exit mobile version