Bedr Şakir es-Seyyab’ın “Yağmurun Şarkısı” Adlı Şiirinin Son Kısmı ve Türkçe Çevirisi [3/3]

Modern Irak Edebiyatı’nın tanınmış simalarından 1924-64 yılları arasında yaşamış olan Bedr Şâkir es-Seyyâb, “Yağmur Şarkısı (أنشودة المطر)” adlı kasidesiyle dönemin Irak’ını gözler önüne sermiştir. Şiir, şairin aynı adlı divanında 1960 yılında yayınlanmıştır [1]. Kendisi de yoksulluk yaşamış olan es- Seyyâb halkın fakirliğine dikkat çekmiş, İngilizlerin Irak’ı sömürmesini şiddetle eleştirmiştir. Şairin bu siyasi vurgularını edebi derinliğiyle şiire ustaca yerleştirdiğini görmekteyiz. Üç kısım halinde yayınlanan şiirimizin son kısmını sizler için derledik.

Henüz okumadıysanız;

Şiirin ilk kısmı/ ikinci kısmı

Dakika 4:30dan itibaren yazımızda bulabilirsiniz.

Ayrıca şiir, ünlü şarkıcı Muhammed Abduh tarafından da seslendirilmiştir.

Önce Şiir

أُنْشُودَةُ الْمَطَرِ

Yağmurun Şarkısı

أَكَادُ أَسْمَعُ النَّخِيلَ يَشْرَبُ المَطَرَ

وأَسْمَعُ القُرَى تَئِنُّ، وَالمُهَاجِرِينَ

يُصَارِعُونَ بِالمَجَاذِيفِ وبِالقُلُوعِ

عَوَاصِفَ الخَلِيجِ، وَالرُّعُودَ، مُنْشِدِين

…مَطَر”

…مَطَر

…مَطَر

Neredeyse duyuyorum hurmalıkların yağmuru içişini

Duyuyorum köylerin inleyişini ve muhacirlerin

Körfez’in fırtınalarıyla ve yıldırımlarla boğuşmasını

Kürekleri ve yelkenleri ile, şu şarkıyı söyleyerek:

Yağmur

Yağmur

Yağmur

وَفِي العِرَاقِ جُوعٌ

وَيَنْثُرُ الغِلاَلَ فِيهِ مَوْسِمُ الحَصَادِ

لِتَشْبَعَ الغِرْبَانُ وَالجَرَادِ

وَتَطْحَنُ الشَّوَانَ وَالحَجَرَ

رَحىً تَدُورُ فِي الحُقُولِ… حَوْلَهَا بَشَرٌ

…مَطَر

…مَطَر

…مَطَر

Irak’ta açlık var

Hasat mevsimi ise orada mahsulleri dağıtır

Kargalar ve çekirgeler doysun diye

Ve öğütür tahıl ambarlarını ve taşları

Tarlalarda dönen bir değirmen, etrafında insanlar

Yağmur

Yağmur

Yağmur

وَكَمْ ذَرَفْنَا لَيْلَةَ الرَّحِيلِ، مِنْ دُمُوعٍ

ثُمَّ اِعْتَلَلْنَا -خَوْفَ أَنْ نُلاَمَ- بِالمَطَرِ

…مَطَر

…مَطَر

مُنْذُ أَنْ كُنَّا صِغَاراً، كَانَتِ السَّمَاءُ

تَغِيمُ فِي الشِّتَاءِ

،وَيَهْطِلُ المَطَر

وَكُلَّ عَامٍ -حِينَ يَعْشَبُ الثَّرَى- نَجُوعُ

مَا مَرَّ عَامٌ وَالعِرَاقُ لَيْسَ فِيهِ جُوعٌ

…مَطَر

…مَطَر

…مَطَر

Yolculuk gecesinde ne kadar da gözyaşı döktük

Sonra da yağmuru bahane ettik kınanma korkusuyla

Yağmur

Yağmur

Küçüklüğümüzden beri gökyüzü

Bulutlu olurdu kış mevsimlerinde

Ve bardaktan boşanırcasına yağmur yağardı

Biz ise acıkırdık her sene toprak yeşerdiğinde

Irak’ta açlık olmaksızın bir sene geçmezdi

Yağmur

Yağmur

Yağmur

فِي كُلِّ قَطْرَةٍ مِنَ المَطَرِ

حَمْرَاءُ أَوْ صَفْرَاءُ مِنْ أَجِنَّة الزَّهَر

وَكُلُّ دَمْعَةٍ مِنَ الجِيَاعِ وَالعُرَاة

وَكُلُّ قَطْرَةٍ تُرَاقُ مِنْ دَمِ العَبِيدِ

فَهِيَ ابْتِسَامٌ فِي انْتِظَارِ مَبْسَمٍ جَدِيدٍ

أوْ حُلْمَةٌ تَوَرَّدَتْ عَلَى فَمِ الوَلِيدِ

فِي عَالَمِ الغَدِ الفَتِيِّ، وَاهِبِ الحَيَاة

…مَطَر

…مَطَر

…مَطَر

سَيَعْشَبُ العِرَاقُ بِالمَطَر…”

Her bir yağmur damlasında

Bir kırmızılık, sarılık vardır çiçek polenlerinden gelen

Açların ve çıplakların her bir gözyaşı

Kölelerin kanlarından akan her bir damla

Yeni bir dudağı bekleyen tebessümdür

Ya da bir memedir bebeğin ağzında kızaran

Yarının genç dünyasında, hayat veren  

Yağmur

Yağmur

Yağmur

Irak yağmurla yeşerecek”

أَصِيحُ بِالخَليِجِ: “يَا خَلِيج

يَا وَاهِبَ اللُّؤْلُؤِ، “وَالمَحَارِ، وَالرَّدَى

فَيَرْجِعُ الصَّدَى

كَأنَّهُ النَّشِيجُ

يَا خَلِيج”

يَا وَاهِبَ المَحَارِ وَالرَّدَى.”

وَيَنْثَرُ الخَلِيجُ مِنْ هِبَاتِهِ الكُثَار

عَلَى الرِّمَالِ؛ رَغْوَةَ الأُجَاجِ، وَالمَحَارَ

وَمَا تَبَقَّى مِنْ عِظَامِ بَائِسٍ غَرِيقٍ

مِنَ المُهَاجِرِينَ ظَلَّ يَشْرَبُ الرَّدَى

مِنْ لُجَّةِ الخَلِيجِ وَالقَرَارِ

Körfeze sesleniyorum: “Ey Körfez”

Ey inci, midye ve ölümü veren”

Sesim yankılanıyor

Tıpkı bir hıçkırık gibi:

“Ey körfez

Ey midye ve ölüm veren”

Körfez hibelerinden çokça dağıtıyor kumlara

Tuzlu köpüğünü ve midyeleri

Ve boğulmuş zavallı kişiden kalan kemik kalıntılarını

Körfezin derinliklerindeki ve dibindeki 

Ölümü yudumlamaya devam eden muhacirlerden

وَفِي العِرَاقِ أَلْفُ أَفْعًى تَشْرَبُ الرَّحِيقِ

مِنْ زَهْرَةٍ يَرُبُّهَا الفُرَاتُ بِالنَّدَى

وَأَسْمَعُ الصَّدَى

:يَرِنُّ فِي الخَلِيج

…مَطَر”

…مَطَر

…مَطَر

فِي كُلِّ قَطْرَةٍ مِنَ المَطَرِ

حَمْرَاءُ أَوْ صَفْرَاءُ مِنْ أَجِنَّة الزَّهَر

وَكُلُّ دَمْعَةٍ مِنَ الجِيَاعِ وَالعُرَاة

وَكُلُّ قَطْرَةٍ تُرَاقُ مِنْ دَمِ العَبِيدِ

فَهِيَ ابْتِسَامٌ فِي انْتِظَارِ مَبْسَمٍ جَدِيدٍ

أوْ حُلْمَةٌ تَوَرَّدَتْ عَلَى فَمِ الْوَلِيدِ

فِي عَالَمِ الغَدِ الفَتِيِّ، وَاهِبِ الحَيَاة

…ويَهْطِلُ المَطَر

Irak’ta bin yılan vardır ki

Fırat’ın çiyle yetiştirdiği çiçeğin özüyle beslenir

Sese kulak veriyorum

Körfez’de yankılanıyor:

“Yağmur

Yağmur

Yağmur

Her bir yağmur damlasında

Bir kırmızılık, sarılık vardır çiçek polenlerinden gelen

Açların ve çıplakların her bir gözyaşı

Kölelerin kanlarından akan her bir damla

Yeni bir dudağı bekleyen tebessümdür

Ya da bir memedir, bebeğin ağzında kızaran 

Yarının genç dünyasında, hayat veren  

Ve yağmur boşanır

Şiir Notları

1) Bedr Şâkir es-Seyyâb ve Irak’ın Siyasi Durumu

Bedr Şâkir es-Seyyâb şiirini dönemin sosyal ve siyasi şartlarının etkisinde kalarak kaleme almıştır. Dolayısıyla şairin vatanı olan Irak’ın ilgili yıllardaki siyasi durumunu bilmek şiiri anlamlandırma açısından önemlidir.

Irak’ın Dicle ve Fırat nehirleriyle beslenen verimli toprakları ve zengin petrol yatakları 20. yüzyılda sömürgeci devletlerin ilgisini çekmişti. Böylece I. Dünya Savaşı’nda dönemin güçlü devletlerinden olan İngiltere; Irak’ın Basra, Bağdat, Kerkük gibi önemli şehirlerini işgal etti. 1920 yılında ise Milletler Cemiyeti’nin aldığı kararla Irak tamamen İngiliz mandasına verilmişti [2]. Ancak, halk bu duruma şiddetle muhalefet edince İngilizler; Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ı kral olarak Irak’ın başına geçirme yoluna gitti.

1932’de Irak, Milletler Cemiyeti’ne üye olarak tam bağımsızlığını kazanmış görünse de İngiltere hükümeti ülke üzerindeki askeri, siyasi ve iktisadi gücünü kullanmaya devam etti. İngiltere bu tarihe kadar çoktan petrol arama ve işletme imtiyazının Irak Petrol Şirketi’ne verilmesini sağlamış ve seçtiği aşiret liderlerine güç vererek monarşi için bir taban oluşturmuştu [3]. 1941’de İngilizler Filistin’e Irak’ı geçerek gitmeyi planladıklarında hükümet bu durumu kabul etmedi ve İngiltere’ye savaş ilan etti. Ancak bu savaş, Irak’ın yenilgisiyle sonuçlanarak ülkenin yeniden işgaline sebep oldu.

Yeniden İngiliz yanlısı hükümetle yönetilmeye başlayan Irak’ta, Arap milliyetçiliğinin etkisi arttı. Hükümet karşıtı protestolar sonucunda hükümetin gücü azalmaya başlarken Irak Komünist Partisi güç kazanma imkanı bulmuştu. 1958 yılında, askerler kraliyet sarayına saldırarak kraliyet ailesinin çoğu üyesini öldürdü ve Sosyalist Baas Partisi’nin öncülüğünde Irak Cumhuriyeti kuruldu. Ancak yine de devam eden yıllarda Irak’ta istikrar sağlanamamıştır [4].

Bedr Şâkir es-Seyyâb ise on dokuz yaşındayken (1945 yılında) sömürgecilik karşıtı etkinliklerinden ve yoksul halkın sesini duyurmasından etkilenmiş ve zikri geçen Irak Komünist Partisi’ne üye olmuştur. Özgürlük gösterilerine de katılan şair, bu etkinliklerinden dolayı hapishaneye atılmış ve özellikle 50’li yıllarda partiye uygulanan baskı neticesinde sık sık ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.

Daha sonra şairin Irak Komünist Partisi ile arası açılmaya başlamıştır. 1954’te Komünist arkadaşları, Seyyâb’ın yayınlamaya hazırladığı şiirdeki milliyetçi içeriklerden rahatsız olmuş ve şairi bu konuda uyarmıştır. Ancak şairin şiirlerine bu tarihten itibaren Arap milliyetçiliği daha fazla hakim olmuştur. Öyle ki Seyyâb, 1959 yılında Musul’da milliyetçilere kıyım yapan Komünist Partisi’ni el-Hurriyye gazetesinde sert bir dille eleştirmiştir. 1960 yılında şair, “Unşûdetu’l-Matar” adlı şiirini yayımlanmıştır. Ülkesi gibi kendisi de büyük yoksulluk içerisindeydi. Beyrut’ta yayımlanan bir dergide, şairin şiirlerini yazacağı kağıda bile muhtaç durumda olduğu yazılmıştır [5].

2) Şair Bize Ne Anlatıyor?

Irak’ta açlık var/ Hasat mevsimi ise mahsulleri dağıtır orada/ Kargalar ve çekirgeler doysun diye

Şair bu dizelerde adeta yağmurla konuşmakta ve ona Irak’ın vaziyetini şikayet etmektedir. Irak’ta hasat mevsimi geldiğinde toprak bolca mahsul vermekte, öyle ki kargalar ve çekirgeler bile tıka basa doymaktadır. Ancak böyle verimli topraklara sahip olan Irak halkı açlık ve yoksulluk çekmektedir. Dizede geçen kargalar ve çekirgeler ülkeyi sömüren kişiler olarak da anlaşılabilir. Şaire göre Irak’ın hasat mevsiminden faydalananlar halk değil servetine servet katmak isteyen sömürgecilerdir.

Ve öğütür tahıl ambarlarını ve taşları/ Tarlalarda dönen bir değirmen, etrafında insanlar

Tarlalarda değirmenler tahılları öğütmeye devam ederken, insanlar da aralıksız bir şekilde çalışmaya devam etmektedir. Şair, herkesin görevini yaptığı ve canla başla çalıştığı böyle bir ortamda hala açlık olmasından şikayetçidir.

Küçüklüğümüzden beri gökyüzü /Bulutlu olurdu kış mevsimlerinde /Ve yağmur yağardı /Biz ise acıkırdık her sene toprak yeşerdiğinde

Toprak her sene filizlerini verse de, Irak halkı her sene açlık çekmektedir. Irak’ta tarım konusundaki girişimlerin yetersizliği ve BM yaptırımlarının etkisiyle 1960’ların başında kırsaldan kente büyük göç yaşanmış, bu gelişmeler tarım sektörünü olumsuz etkilemişti. Şairin hasat mevsiminde topraktan verim alınmamasına dair şikayetleri, yetkililerin tarım konusundaki hatalarına atfen vurgulanmış da olabilir [6].

Her bir yağmur damlasında/ Bir kırmızılık, sarılık vardır çiçek polenlerinden gelen/ Açların ve çıplakların her bir gözyaşı/ Kölelerin kanlarından akan her bir damla/ Yeni bir dudağı bekleyen tebessümdür/ Ya da bir memedir bebeğin ağzında kızaran/ Yarının genç dünyasında, hayat veren

Bunca umutsuz koşullara, yoksulluğa, haksızlığa rağmen Irak halkı yağmurun yağmasına sevinmektedir. Onlara göre yağmur ülkenin karanlığına çiçeklerin envai renklerinden saçacaktır. Açlık ve gasp sonucu ölen insanların kanları, sonraki nesilde yerini umuda bırakacaktır. Yağmur Irak’ı ve umutları besleyecek, yeni doğan bebeklerin geleceği aydınlık olacaktır.

“Körfez hibelerinden çokça dağıtıyor kumlara/ Tuzlu köpüğünü ve midyeleri/ Ve boğulmuş zavallı kişiden kalan kemik kalıntılarını/ Körfezin derinliklerindeki ve dibindeki/ Ölümü yudumlamaya devam eden muhacirlerden”

Şaire göre körfez, Irak halkına midye gibi değerli eşyaları armağan ederken aynı zamanda hiçbir anlamı olmayan tuzu da kumlara dağıtır. Körfezin tuzu armağan edişi, Irak’ın ekilebilir topraklarının tuzlu olmasından dolayı tarımın olumsuz etkilenmesine vurgu amaçlı olabilir. Yine Körfez, denizin derinliklerinde boğularak hayatını kaybetmiş olan göçmenlerin kemik kalıntılarını kıyıya ulaştırır. Buradaki muhacir kelimesi geçimlerini sağlamak için körfezde balık tutan balıkçılara atfedilmiş de olabilir.

Irak’ta bin yılan vardır ki/ Fırat’ın cömertçe yetiştirdiği çiçeğin özüyle beslenir

Diğer taraftan Irak’ta bin yılan vardır ki fakirlerin kanlarıyla beslenir, Fırat’ın zenginleştirdiği bereketli toprakları sömürür ve ülkenin güzelliklerini kendileri için ayırır. Şair bu dizelerde Irak’ı sömürenleri yılanlara benzetmiştir.

Çeviri Notları

  • جَنِين :أَجِنَّة الزَّهَر kelimesinin çoğuludur ve sözlükte “cenin” anlamına gelmektedir. Türkçesi “çiçek ceninleri” olan terkibi “çiçek poleni” şeklinde çevirmeyi uygun gördük.
  • مَبْسَم: Sözlükte “ağız, ağızlık, tebessüm mekanı” gibi anlamlara gelen kelimenin, مَبْسِم şeklinde kesralı olarak kullanımı da mevcut. Şiirimizde bu kelimeyi “dudak” olarak çevirdik.
  • الْقَرَار: “Karar, sabitlik, sağlamlık” gibi anlamları da olan bu kelimenin “dip” anlamını tercih ettik.

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

[1] سياب، بدر شاكر.ديوان بدر شاكر السياب المجلد الثاني. لبنان: دار العودة، ٢٠١٦،ص ٥.

[2] Kazan, Ramazan. “Arap Edebiyatında Serbest Şiirin İlk Örneklerinden: Bedr Şâkir es-Seyyâb’ın “Unşûdet’ul- Matar / Yağmurun Türküsü” Adlı Şiiri”. Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 34/1 (2015): 34, 50.

[3] TDV İslâm Ansiklopedisi. Marion Farouk Sluglett, Peter Sluglett. 19 cilt. İstanbul, 1999. s. 95-99.

[4] Nissen, Hans J ve Peter Heine. From Mesopotamia to Iraq: A Concise History. Çev., Hans J. Nissen. Chicago ve London: The University of Chicago Press, 2009, s.148-155

[5] Er,Rahmi. “ Bedr Şâkir es-Seyyâb ve Yağmurun Türküsü”. LITTERA, Ankara 2006, Cilt: XVIII, s.95-106.

[6] Ghareeb, Edmund A. Historical Dictionary of Iraq. USA: Scarecrow Press, Inc., 2004, s.3.

[7] عبدالباسط محمد الزيود، ظاهر محمد الزواهرة. “دلالات اللون في شعر بدر شاكر السياب ديوان (أنشودة المطر نموذجاً)”.                                                                           العلوم الإنسانية والاجتماعية. المجلّد 41 ، العدد 2, 2014. 

[8] نور معرفة الجنة. “قصيدة انشودة المطر لبدر شاكر السياب دراسة تحليلية لطبقات القواعد البنيوية لرومان إنجردين”, بحث جامعي,  جامعة مولانا مالك إبراهيم الإسلامية الحكومية مالانج, 2017

3 YORUMLAR

  1. Değerli
    SÜHEYLA YUKARIPINAR
    MEVLÜDE KALINSAZLIOĞLU
    NUR TANRIBUYURDU
    Hanımefendiler
    Üçünüz birlikte birer bölüm olarak Bedr Şakir es-Seyyab’ın “Yağmurun Şarkısı” Adlı
    Şiirini birbiriyle uyumlu yaptığınız bu çeviri çalışması
    gerçekten tekdirlerin üzerinde
    Ortak çalışma kültürü açısından da bu alanda lisans üstü çalışma yapanlara güzel örnek oluyorsunuz
    Biz de bundan büyük mutluluk duymaktayız
    Sağolunuz
    Var olunuz
    Yakup Civelek

    Değerli Nur Tanrıbuyurdu Hanımefendi
    Bu çeviri çalışmalarınız her türlü takdirin üzerinde
    Bu alanda lisans üstü çalışma yapanlara güzel örnek oluyorsunuz
    Biz de bundan büyük mutluluk duymaktayız
    Sağolunuz
    Var olunuz
    Yakup Civelek

    • Siz değerli hocamızdan bu yorumları okumak bizim için çok kıymetli. Bu alanda çalışan arkadaşlara yardımımız dokunuyorsa ne mutlu bize çok mutlu olduk hocam. Teşekkür ederiz bu güzel yorumlarınız için.

Yorumunuzu Buraya Bırakabilirsiniz:

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Kategoriler

Abone Olun

Yeni yazılarımızı herkesten önce okumak ve etkinliklerimizden haberdar olmak için mail bültenimize abone olabilirsiniz.

Son Yazılar

Bir Eleştirmen Gözüyle Toplum: Zeki Mübarek’in Üç Eleştirel Metni ve Türkçe Çevirileri

Mısırlı düşünür, edebiyatçı, şair ve eleştirmen Zekî Mübârek (زكي مبارك) Mısır’ın İngiliz sömürgesi altında olduğu yıllarda yaşamış, işgal esnasında halkı işgalcilere...

Bir Mabede Ağıt: Hafız İbrahim’in Ayasofya Şiiri ve Türkçe çevirisi

Dünya kültür mirasları arasına adını altın harflerle yazdıran Ayasofya'yı, yaklaşık 1500 yıl ayakta kalarak iki farklı dini ve kültürel dokuya ev...

İstilanın Ömrü: Mahmud Derviş’in “Gelişigüzel Kelimeler Arasından Geçip Gidenler” Şiiri ve Türkçe Çevirisi

Filistin'in ulusal şairi kabul edilen Mahmûd Dervîş (مَحْمُود دَرْوِيش), şiirleriyle Filistin’in özünü anlamaya ve yansıtmaya çalışır. Sizler için çevirdiğimiz "Gelişigüzel Kelimeler...