Mirkat.org

İliyya Ebu Madi’nin Haydi Gül Adlı Şiiri ve Türkçe Çevirisi

Amerika’daki göçmen Arap edebiyatının (Mehcer) tartışmasız en büyük şairlerinden olan Îliyyâ Ebû Mâdî (إيليا أبو ماضي), şiirlerindeki iyimserlik temasıyla sivrilmiştir [1]. Sizler için çevirdiğimiz “Haydi Gül” adlı şiiri okuduğunuzda bu söylemin ne kadar yerinde olduğunu göreceksiniz. Şimdi, her mısrada kendimizden bir şeyler bulacağımız bu nadide şiirin çağrısına hep birlikte kulak verelim ve haydi 

biraz gülelim. 

Önce Şiir

ابْتَسِمْ

Haydi Gül

قَالَ: «السَّمَاءُ كَئِيبَةٌ!» وَتَجَهَّمَا

!قُلتُ: ابْتَسِمْ يَكْفِي التَّجَهُّمُ في السَّمَا

قَالَ: الصِّبَا وَلَّى! فَقُلتُ لَهُ: ابْتَسِمْ

!لَنْ يُرجِعَ الأَسَفُ الصِّبَا المُتَصَرِّمَا

قَالَ: الَّتي كَانَتْ سَمَائِيَ في الهَوَى

صَارَتْ لِنَفْسِيَ في الغَرَامِ جَهَنَّمَا

خَانَتْ عُهُودِي بَعْدَما مَلَّكْتُهَا

قَلْبِي، فَكَيْفَ أُطِيقُ أَنْ أَتَبَسَّمَا؟

قُلتُ: ابْتَسِمْ وَاطْرَبْ فَلَوْ قَارَنْتَهَا

!قَضَّيْتَ عُمْرَكَ كُلَّهُ مُتَأَلِّمَا

قَالَ: التِّجَارَةُ في صِرَاعٍ هَائِلٍ

مِثلُ المُسافِرِ كادَ يَقتُلُهُ الظَّمَا

أَوْغَادَةٍ مَسْلولَةٍ مُحْتَاجَةٍ

!لِدَمٍ، وَتَنْفُثُ، كُلَّما لَهَثَتْ، دَمَا

قُلْتُ: ابْتَسِمْ مَا أَنْتَ جَالِبَ دَائِهَا

…وَشِفَائِهَا، فَإِذا ابْتَسَمْتَ فَرُبَّمَا

أَيَكونُ غَيرُكَ مُجْرِماً، وَتَبِيتُ في

وَجَلٍ كَأَنَّكَ أَنْتَ صِرْتَ المُجْرِمَا؟

“Gök bile tasalı” deyip astı suratını

Dedim: “Haydi gül, yeter gök için bu kadar somurttuğun

Dedi: “Gençlik de geçip gitti.” Dedim: “Haydi gül!

Bu hüznün geri getirmez ki akıp giden o yılları

Dedi: “O ki aşkımın göğüydü

Ama cehennem oldu artık sevdalı ruhuma

Kalbimin sahibi kılmışken ben onu, tutmadı ki sözlerini

Şimdi nasıl tebessüm edebilirim ben?

Dedim: “Haydi gül, neşelen biraz! Onda tutuklu kalırsan şimdi

Bütün bir ömür hüzne gark olacaksın

Dedi: “Korkunç bir savaş anında ticaret,

Susuzluktan ölmek üzere olan yolcuya benziyor

Ya da kana muhtaç, veremli, zarif bir kadına

Her soluk alış verişinde kan kusmakta

Dedim: “Haydi gül, sen değilsin ki hastalığının kaynağı, ne de şifası

Sen gülersen belki de…

Nasıl oluyor da suçlu bir başkası iken?

Sen dehşet içerisinde sabahlıyorsun, sanki sensin kabahatli

***

قَالَ: العِدى حَوْلِي عَلَتْ صَيْحَاتُهُم

أَأُسَرُّ وَالأَعْدَاءُ حَولِيَ في الحِمَى؟

قُلْتُ: ابْتَسِمْ، لَمْ يَطْلُبوكَ بِذَمِّهِم

!لَوْ لَم تَكُنْ مِنْهُم أَجَلَّ وَأَعْظَمَا

Dedi: “Düşmanlar sardı etrafımı, katlandı nâraları

Kuşatmışlarken beni kendi yurdumda, sevineyim ben öyle mi?

Dedim: “Haydi gül, düşmanlar seni hor görmeyecekti ki

(onlardan) daha saygın ve kıymetli olmamış olsaydın

***

قَالَ: المَوَاسِمُ قَدْ بَدَتْ أَعْلَامُهَا

وَتَعَرَّضَتْ لِي فِي المَلابِسِ وَالدُّمَى

وَعَلَيَّ لِلأَحْبَابِ فَرْضٌ لازِمٌ

لَكِنَّ كَفِّي لَيْسَ تَمْلِكُ دِرْهَما

قُلْتُ: ابْتَسِمْ، يَكْفِيكَ أَنَّكَ لَمْ تَزَلْ

!حَيّاً، وَلَسْتَ مِنَ الأَحِبَّةِ مُعْدَما

Dedi: “Bayramlar geldi çattı

Yeni giysiler ve oyuncaklar almak gerek

Ahbapları da yoklamalı

Fakat elimde avucumda bir dirhem olsun yok

Dedim: “Haydi gül, hâlâ hayattasın ya bu yeter

sevdiklerinden mahrum da değilsin!

***

قَالَ: اللَّيَالِي جَرَّعَتْنِي عَلْقَماً

قُلْتُ: ابْتَسِمْ وَلَئِنْ جَرَعْتَ العَلْقَمَا

فَلَعَلَّ غَيْرَكَ إِنْ رَآكَ مُرَنِّماً

طَرَحَ الكَآبَةَ جَانِباً وَتَرَنَّمَا

أَتُرَاكَ تَغْنَمُ بِالتَّبَرُّمِ دِرْهَماً

أَمْ أَنْتَ تَخْسَرُ بِالبَشَاشَةِ مَغْنَمَا؟

يَا صَاحِ، لَا خَطَرٌ عَلَى شَفَتَيْكَ أَنْ

تَتَثَلَّمَا، وَالوَجْهِ أَن يَتَحَطَّمَا

فَاضْحَكْ فَإِنَّ الشُهُبَ تَضْحَكُ وَالدُّجَى

!مُتَلَاطِمٌ، وَلِذا نُحِبُّ الأَنْجُمَا

قَالَ: البَشَاشَةُ لَيْسَ تُسْعِدُ كَائِناً

يَأتِي إِلَى الدُّنْيَا وَيَذْهَبُ مُرْغَمَا

قُلْتُ: ابْتَسِمْ مَا دَامَ بَيْنَكَ وَالرَّدَى

!شِبْرٌ، فَإِنَّكَ بَعْدُ لَنْ تَتَبَسَّمَا

Dedi: “Geceler yudum yudum zehir içirdi bana

Dedim: “Zehir de içmiş olsan haydi gül”

Olur da biri seni neşe içinde mırıldanırken görür de

Kederini bir kenara bırakıverir ve başlar terennüme

Hem hüzün ile ne geçti ki eline,

Ya tebessüm ne kaybettirdi sana?

Dostum!  Gülsen ne dudakların çatlayacak

ne de yüzün parçalanacak

Öyleyse gül doyasıya. Çünkü gülmekte göktaşları karanlık perçemlenmişken,

İşte tam da bu yüzden sevmekteyiz biz yıldızları!

Dedi: “Tebessüm mutlu kılmaz ki kişiyi

zoraki dünyaya gelip öylece gideni

 Dedim: “Haydi gül hâlâ bir karış varken ölümle aranda

Zira ölümden sonra gülemeyeceksin bir daha asla!

Şiir Notları

1) Îliyyâ Ebû Mâdî Kimdir?

Lübnanlı bir şair ve yazar olan Îliyyâ Ebû Mâdî, 1889 yılında Hristiyan bir ailede dünyaya gözlerini açmıştır. Köyde geçen yıllarının ardından 12 yaşında, amcasının yanında çalışmak üzere Mısır’a gitmiştir. Sonra tekrar Lübnan’a dönen şair, 17 yaşında şiirlerini gazete ve dergilere göndermeye başlamıştır. 1912 yılında Mısır’daki siyasi karışıklıklar nedeniyle bu sefer de Amerika’ya, ticaretle uğraşan abisinin yanına göç etmiştir [2]. Burada da durmamış ve şiirlerini New York’taki, Mir’âtü’l-garb dergisine yollamıştır. İlerleyen zamanlarda ticareti bırakarak kendisi de New York’a gitmiş ve burada çeşitli dergi ve gazetelerin yayımını gerçekleştirmiştir. 1919’da New York’ta Cubrân Halîl Cubrân’ın mukaddimesiyle divanını Dîvânü Îliyyâ Ebî Mâdî adıyla yayımladı. 1920’de Cubrân Halîl Cubrân ile Mîhâîl Nuayme’nin kurduğu er-Râbıtatü’l-kalemiyye (Kalem Birliği) adlı edebiyat derneğine üye oldu. Burada mehcer (Amerika’daki göçmen Arap) edebiyatının ileri gelen isimleriyle tanışıklık kurdu [3]. Böylece yayın hayatına devam eden Mâdî şiirlerini çeşitli konular etrafında oluşturmuştur. Üçüncü divanı olan el-Cedâvil’in en mümeyyez şiiri et-Telâsim geniş çevrelerce bilinen bir şiirdir. Her ne kadar şiirleriyle tanınsa da özellikle toplumun ıslahına yönelik çeşitli gazetelerde yayımladığı düz yazıları da mevcuttur. Şunu da ifade etmek gerekir ki Ebû Madî şiirlerindeki dil bozuklukları, sarf-nahiv hatalarından ötürü çokça eleştirilmiştir. Fakat o bu durumdan memnun olmakla beraber bunu bir ekol haline getirmeye de çalışmıştır [4].

2) Şair Bize Ne Anlatıyor?

Şair, her şeyden ve herkesten şikayet etmekte olan muhatabıyla bir diyalog silsilesi olarak kurgulamış şiirini.  Tüm bu şikayetleri karşısında, her şeyi bir kenara bırakıp sadece tebessüm etmesini tavsiye ediyor.

“Dedi: “O ki aşkımın göğüydü / Ama cehennem oldu artık sevdalı ruhuma”


Şair gökyüzünden ve  gençlikten dem vurduktan sonra şimdi de muhtemeldir ki tüm kalbini emanet ettiği fakat kendisine ihanet eden sevgilisinden yakınıyor. Kalbim yangın yeri iken nasıl güleyim ben diye karşılık veriyor.

“Öyleyse gül doyasıya. Çünkü gülmekte göktaşları karanlık perçemlenmişken, İşte tam da bu yüzden sevmekteyiz biz yıldızları!”


Karanlığın en katmerli anında parlayan göktaşları, onun içinde var olmasına rağmen umutsuzluğun çıkmaz girdabında kaybolmaz. Aksine karanlığa rağmen, ona inat ışıldar. Bu da fark etmesek bile bize umut aşılar. Yıldızları bu denli sevmemiz hep bundandır.

“Dedi: “Tebessüm mutlu kılmaz ki kişiyi / ki zorla dünyaya gelip zorla gideni”


Şekva sahibi muhatabı diyor ki en sonunda: “İyi güzel, gül diyorsun da kendi iradesiyle dünyaya gelmemiş ve yine kendi iradesiyle bu dünyadan göçmeyecek olan insanı bir tebessüm nasıl mutlu kılsın? Zorla dünyaya gelen insan nasıl yaşam sevinciyle dolsun, bu hayatı göğüslesin?

Çeviri Notları

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiir için:

Ebû Mâdî, İ. (1980). Dîvân-u Îliyyâ Ebû Mâdî. Beyrut: Dâru’l-avde, 655-656.

[1], [2] Fazlıoğlu, Ş. (2016). EBÛ MÂDÎ, Îliyyâ. TDV İslam Ansiklopedisi, 2, 366-367.

[3] Yazıcı, H. (2003). Mehcer Edebiyatı. TDV İslam Ansiklopedisi, 28, 364-367.

[4] Yıldız, M. (2000). Îliyyâ Ebû Mâdî’nin et-Telâsim Şiirine Eleştirel Bir Bakış. Ekev Akademi Dergisi, 3, 99-100.

Exit mobile version