Mirkat.org

Nizar Kabbani’nin “Belkıs Kasidesi” Adlı Şiirinin 2. Kısmı ve Türkçe Çevirisi [2/4]

Nizar Kabbani (نزار قباني), çok sevdiği eşi Belkıs’ı 1981 yılında Beyrut’ta yaşanan bir patlamada kaybetmiştir. Bunun üzerine, eşine ithafen Belkıs kasidesini kaleme almıştır. [1] Derin bir özlem duygusunun ve ayrılık acısının hakim olduğu şiirin ikinci kısmını sizler için çevirdik.

Henüz okumadıysanız;

Şiirin ilk kısmı

Dakika 4:48’den itibaren yazımızda bulabilirsiniz. [Çevirimizin bir kısmı şairin divanında yer almakla beraber seslendirmede bulunmamakta.]

Önce Şiir

قَصِيدَةُ بَلْقِيس

Belkıs Kasidesi

هَا نَحْنُ… يَا بَلْقِيس

نَدْخُلُ مَرَّةً أُخْرَى لِعَصْرِ الجَاهِلِيَّةِ

هَا نَحْنُ نَدْخُلُ فِي التَّوَحُّشِ

والتَّخَلُّفِ… والبَشَاعَةِ… والوَضَاعَةِ

نَدْخُلُ مَرَّةً أُخْرَى… عُصُورَ البَرْبَرِيَّةِ 

حَيْثُ الكِتَابَةُ رِحْلَةٌ

بَيْنَ الشَّظِيَّةِ… والشَّظِيَّةِ

حَيْثُ اِغْتِيَالُ فَرَاشَةٍ فِي حَقْلِهَا

صَارَ الْقَضِيَّة

İşte biz, ey Belkıs

Yeniden giriyoruz Cahiliyye devrine

İşte biz, üyesi oluyoruz yabaniliğin

Geri kalmışlığın, çirkinliğin ve adiliğin…

Yeniden giriyoruz barbarlık çağlarına

Yazının bir yolculuk olduğu

Mermi parçaları arasında

Kelebeği uçtuğu kırlarda katletmenin

Asıl dava haline geldiği

هَلْ تَعْرِفُونَ حَبِيبَتِي بَلْقِيسُ؟

فَهِيَ أَهَمُّ مَا كَتَبُوهُ فِي كُتُبِ الْغَرَامِ

كَانَتْ مَزِيجاً رَائِعاً

بَيْنَ القَطِيفَةِ والرُخَامِ

كَانَ البَنَفْسَجُ بَيْنَ عَيْنَيْهَا

يَنَامُ وَلاَ يَنَامُ

بَلْقِيسُ

يَا عِطْراً بِذَاكِرَتِي

وَيَا قَبْراً يُسَافِرُ فِي الغَمَامِ

قَتَلُوكِ، فِي بَيْرُوت، مِثْلَ أَيِّ غَزَالَةٍ

مِن بَعدِمَا… قَتَلوا الكَلاَم

Sevgilim Belkıs’ı tanır mısınız?

O, aşk kitaplarına yazılanların en kıymetlisidir

O harika bir karışımıydı

Kadife ile mermerin

Menekşe, gözlerinin arasında

Uyumakla uyumamak arasında gidip gelirdi

Belkıs

Ey hafızamdaki güzel koku

Ey bulutlar arasında yolculuk eden kabir

Seni Beyrut’ta bir ceylan misali öldürdüler

Sözü öldürdükten sonra

بَلْقِيسُ

لَيْسَتْ هَذِهِ مَرْثِيَّةً

لكِنْ

عَلَى العَرَبِ السَّلَامُ

بَلْقِيسُ

…مُشْتَاقُون… مُشْتَاقُون… مُشْتَاقُون

والبَيْتُ الصَّغيرُ

يُسَائِلُ عَنْ أَمِيرَتِهِ المُعَطَّرَةِ الذُّيُول

نُصْغِي إِلَى الأَخْبَارِ… والأَخْبَارُ غَامِضَةٌ

وَلاَ تَرْوِي فُضُول

Belkıs

Bu bir ağıt değil

Fakat

Araplara selamdır

Belkıs

Seni özlüyor, özlüyor, özlüyoruz…

Bu küçük ev

Etekleri mis kokulu prensesini soruyor

Haberlere kulak veriyoruz, fakat haberler muamma

Merak gidermiyor

بَلْقِيسُ

مَذْبُوحُونَ حَتَّى العَظْم

وَالْأَوْلاَدُ لاَ يَدْرُونَ مَا يَجْري

وَلاَ أَدْرِي أَنَا… مَاذَا أَقُولُ؟

هَلْ تَقْرَعِينَ البَابَ بَعْدَ دَقَائِقٍ؟

هَلْ تَخْلَعِينَ المِعْطَفَ الشَّتَوِيَّ؟

هَلْ تَأتِينَ بَاسِمَةً

وَنَاضِرَةً

ومُشْرِقَةً كَأزَهَارِ الحُقُول؟

بَلْقِيسُ

إنَّ زُرُوعَكِ الخَضْرَاءَ

مَا زَالَتْ عَلَى الحِيطَانِ بَاكِيَةً

وَوَجْهَكِ لَمْ يَزَلْ مُتَنَقِّلاً

بَيْنَ المِرَايَا وَالسَّتَائِر

حَتَّى سِجَارَتُكِ الَّتِي أَشْعَلْتِهَا

لَمْ تَنْطَفِئ

ودُخَانُهَا

مَا زَالَ يَرْفُضُ أَنْ يُسَافِر

Belkıs

Kemiklerimize kadar kurban edilmişiz

Çocuklar olup bitenleri bilmiyorlar

Ve ben bilmiyorum ne söyleyeceğimi

Çalar mısın kapıyı birkaç dakika sonra?

Mantonu çıkarır mısın?

Gelir misin tebessüm ederek

Parıldayarak

Kır çiçekleri gibi ışıldayarak?

Belkıs

Yeşil süs bitkilerin

Hala duvarlarda ağlıyor

Ve yüzün hala dolanıyor

Aynalar ve perdeler arasında

Yaktığın sigara bile

Sönmedi

Ve dumanı

Hala ayrılmayı reddediyor

بَلْقِيسُ

مَطْعُونُونَ… مَطْعُونُونَ فِي الأَعْمَاقِ

والأَحْدَاقُ يَسْكُنُهَا الذُّهُول

بَلْقِيسُ

كَيْفَ أَخَذْتِ أَيَّامِي… وَأَحْلاَمِي

وَأَلْغَيْتِ الحَدَائِقَ وَالفُصُول

يَا زَوْجَتِي

وَحَبِيبَتِي… وَقَصِيدَتِي… وَضِيَاءَ عَيْنِي

قَدْ كُنْتِ عُصْفُورِي الجَمِيلَ

فَكَيْفَ هَرَبْتِ يَا بَلْقِيسُ مِنِّي؟

بَلْقِيسُ

هَذَا مَوْعِدُ الشَّاي العِرَاقِيِّ المُعَطَّرِ

وَالمُعَتَّقِ كَالسُّلاَفَةِ

فَمَنِ الَّذِي سَيُوَزِّعُ الأَقَدَاحَ .. أَيَّتُهَا الزُّرَافَة؟

وَمَن الَّذِي نَقَلَ الفُرَاتَ لِبَيتِنَا

وَوُرُودَ دِجْلَةَ والرَّصَافَة؟

Belkıs

Derinlerimize kadar yaralandık

Durgunluk bürüdü bakışlarımızı

Belkıs…

Nasıl aldın benden günlerimi… Ve hayallerimi

Bahçeleri ve mevsimleri nasıl yasakladın?

Ey karıcığım

Sevgilim… Kasidem… Göz aydınlığım

Sen benim güzel serçemdin

Nasıl kaçtın ellerimden ey Belkıs?

Belkıs,

Şimdi kokulu Irak çayı zamanı

Üzüm şarabı gibi demlenmiş

Kadehleri kim dağıtacak ey selvi boylum?

Kim taşıyacak evimize Fırat’ı?

Diclenin ve Rasafe’nin güllerini?

بَلقِيسُ

إنَّ الحُزنَ يَثْقُبُنِي

وَبَيرُوتُ الَّتِي قَتَلَتْكِ… لَا تَدْرِي جَرِيمَتَهَا

وَبَيرُوتُ الَّتِي عَشَقَتْكِ

تَجْهَلُ أنَّهَا قَتَلَتْ عَشِيقَتَهَا

وَأَطفَأَتِ القَمَر

بَلْقِيسُ

يَا بَلْقِيسُ

يَا بَلقِيسُ

كُلَّ غَمَامَةٍ تَبْكِي عَلَيكِ

فَمَن تُرَى يَبْكِي عَلَيَّا

Belkıs

Hüzün beni delip geçiyor

Seni öldüren Beyrut, işlediği günahı bilmiyor

Sana aşık olan Beyrut

Sevgilisini öldürdüğünden habersiz

Ve ay ışığını söndürdüğünden

Belkıs

Ey Belkıs

Ey Belkıs

Sana ağlıyor bütün bulutlar

Acaba benim halime kim ağlar?

Şiir Notları

Şair Bize Ne Anlatıyor?

İşte biz Ey Belkıs/ Yeniden giriyoruz Cahiliyye devrine/ İşte biz, üyesi oluyoruz yabaniliğin../ Geri kalmışlığın, kötülüğün ve adiliğin…

Şair bu dizelerinde, o dönemde yaşayan Arapların halini eleştirir ve savaş günlerini Cahiliyye devrine benzetir. Her ne kadar insanlar ve zaman farklı olsa da, döneminin zihniyeti ona Cahiliyye’yi hatırlatır.

Yeniden giriyoruz barbarlık çağlarına/ Yazının bir yolculuk olduğu/ Mermi parçaları arasında

Şair, yaşadığı ve aynı zamanda çok sevdiği şehir olan Beyrut’ta bir bombalı saldırı neticesinde eşi Belkıs’ı kaybetmişti. Bu dizelerde Beyrut’un adeta bir savaş alanı, ölüm şehri olduğunu anlatmak istemiş ve böyle bir ortamda yazı yazmayı çetin bir yolculuk yapmaya benzetmiştir. Mermi parçaları arasında, ölümün dolaştığı sokaklarda bir yolculuktur bu.

Seni Beyrut’ta bir ceylan misali öldürdüler/ Sözü öldürdükten sonra

Kabbani bu dizeleriyle, eşinin ölümüne sebep olan bütün şiddet unsurlarını hedef almıştır. Karısını kaybeden şair için, sözlerinin ve şiirlerinin de anlamı kaybolmuştur. Belkıs’ı öldürenler, şairin en değerli ilham kaynağını da öldürmüşlerdir.

Yeşil süs bitkilerin/ Hala duvarlarda ağlıyor/ Ve yüzün hala dolanıyor/ Aynalar ve perdeler arasında

Nizar Kabbani, bu dizelerinde eşine olan derin özlemini ortaya koymuştur. Öyle ki, ona göre evin süs bitkileri bile Belkıs’ın yasını tutarlar ve şair evin her köşesinde Belkıs’ın hayalini görür.

Çeviri Notları

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiir: Kabbani, Nizar. el-A’mal’üş-şi’riyyetu’l-kâmile. Beyrut: Menşûrat Nizar Kabbani, 1997.

[1] Süleyman Tülücü, “KABBÂNÎ, Nizâr” DİA.

[2] https://www.alaraby.co.uk/الرصافة-لؤلؤة-بادية-الشام

Şiirin ayrıca 2015’te Nüsha Dergisi’nde yayınlanan bir çevirisi de mevcut. Yusuf Karataş’ın yazısına göz atmak için buraya tıklayın. 

Şiirin Yasser Aman tarafından yapılmış İngilizce çevirisine göz atmak için buraya tıklayın.

Devam etmek için tıklayın
Exit mobile version