Bedr Şakir es-Seyyab'ın "Yağmurun Şarkısı" Adlı Şiirinin İkinci Kısmı ve Türkçe Çevirisi [2/3]

Iraklı şairimiz Bedr Şâkir es-Seyyâb’ın (بدر شاكر السيّاب) "Yağmurun Şarkısı" şiirinde Irak'ın durumunu ve annesine duyduğu özlemi konu edinmektedir. Şiirdeki betimleme ve tasvirlerde şairin yaşadığı coğrafyanın tabî özelliklerinin etkisini de görmekteyiz. Üç kısım halinde yayınlayacağımız şiirin ikinci kısmını yazımızda bulabilirsiniz.

Henüz okumadıysanız;

Şiirin ilk kısmı

Haydi, bir kez daha kulak verelim yağmurun sesine!

https://www.youtube.com/watch?v=9Adi81tDcLM&t=97s
Dakika 1:40’dan 4:30 a kadar yazımızı dinleyebilirsiniz.

Ayrıca şiir, ünlü şarkıcı Muhammed Abduh tarafından da seslendirilmiştir.

Önce Şiir

أُنْشُودَةُ الْمَطَرِ

Yağmurun Şarkısı

...

تَثَاءبَ المَساءُ، والغُيُومُ مَا تَزَالُ

تَسِحُّ ما تَسِحُّ من دُمُوعِهَا الثِقَالُ

كَأَنَّ طِفْلاً بَاتَ يَهْذِي قَبْلَ أَنْ يَنَامَ

بِأنَّ أُمَّهُ الَّتِي أَفَاقَ مُنْذُ عَامٍ

فَلَمْ يَجِدْهَا، ثُمَّ حِينَ لَجَّ فِي السُّؤَالِ

"قَالُوا لَهُ: "بَعْدَ غَدٍ تَعُودُ

لا بُدَّ أَنْ تَعُودَ

...

Esnedi akşam ve kara bulutların

kederli gözyaşları akıyor hala

Sanki bir çocuk, uykudan önce sayıklamaya başlıyor:

bir yıldır uyandığında bulamadığı 

sonra sormayı direttiğinde de

“yarından sonra döner” dedikleri annesi

muhakkak dönmeli…

وإنْ تهَامسَ الرِفَاقُ أنَّهَا هُنَاكَ

فِي جَانِبِ التَلِّ تَنَامُ نَوْمَةَ اللّحُودِ

تَسِفُّ مِن تُرَابِهَا وتَشْرَبُ المَطَرَ؛

كَأَنَّ صَيَّاداً حَزِيناً يَجْمَعُ الشِّبَاكَ

ويَلْعَنُ المِيَاهَ والقَدَرَ

.ويَنْثُرُ الغنَاءَ حَيْثُ يَأْفُلُ القَمَرُ

...مَطَر

...مَطَر

Bir de arkadaşları fısıldayınca ona,

annesinin, tepe yamacında ölüm uykusunu uyuduğunu

kabrin toprağından beslenip suyundan içtiğini...

O zaman, sanki mahzun bir balıkçı ağlarını toplar.

Küfreder suya ve kadere,

şarkıyı saçar ay battığında.

Yağmur

Yağmur

أَتَعْلَمِينَ أيَّ حُزْنٍ يَبْعَثُ المَطَر؟

وكَيْفَ تَنْشُجُ المَزَارِيب إِذَا انْهَمَرَ؟

وكَيْفَ يَشْعُرُ الوَحِيدُ فِيهِ بِالضَيَاعِ؟

بِلاَ انْتِهَاءٍ- كَالدَّمِ المُرَاقِ، كَالجِيَاعِ،

!كَالحُبِّ، كَالأَطْفَالِ، كَالمَوْتَى- هُوَ المَطَرُ

Bilir misin hangi hüznü gönderir yağmur?

Ve yağdığında nasıl hıçkırır oluklar?

Ve yalnız biri yağmurda nasıl kaybolmuş hisseder

bitmezcesine -tıpkı akan kan gibi, aç insanlar gibi

aşk gibi, çocuklar gibi, ölüler gibi- budur yağmur!

ومُقْلَتَاكِ بِي تَطِيفَانِ مَعَ المَطَرِ

وعَبْرَ أَمْوَاجِ الخَلِيجِ تَمْسَحُ البُرُوقْ

سَوَاحِلَ العِرَاقِ بِالنُجُومِ والمَحَارِ،

كَأَنَّهَا تَهُمُّ بِالشُّرُوقِ

.فيَسْحَبُ اللَيْلُ عَلَيْهَا مِنْ دَمٍ دِثَار

،أَصِيحُ بِالخَلِيجِ: "يَا خَلِيجُ

"!يَا وَاهِبَ اللُؤلُؤِ، وَالمَحَارِ، والرَّدَى

فَيَرجِعُ الصَّدَى

:كَأَنَّهُ النَشيجُ

،يَا خَلِيجُ"

"...يا وَاهِبَ المُحَارِ والرَّدَى

Ve gözlerinin hayali bana yağmurla gelir.

Ve körfez dalgaları boyunca 

Irak kıyılarını, yıldızlarla ve midyelerle siliyor şimşekler;

sanki doğmaya azmetmişler de

gece üzerlerine kandan bir örtü çekiyor.

Körfez’e haykırıyorum: “Ey Körfez,

ey incileri, midyeleri ve ölümü veren!”

Geri dönüyor yankı 

hıçkırır gibi:

“Ey Körfez!

midyeleri ve ölümü veren...”

أَكَادُ أَسْمَعُ العِرَاقَ يَذْخُرُ الرُعُودَ

،ويَخْزِنُ البُرُوقَ في السُّهُولِ وَالجِبَالِ

حَتَّى إِذَا مَا فَضَّ عَنْهَا خَتْمَهَا الرِّجَالُ

لَمْ تَتْرُك الرِيَاحُ مِنْ ثَمُودٍ

فِي الوَادِ مِنْ أَثَرٍ

...

Neredeyse duyabiliyorum Irak’ın gök gürültüsünü sakladığını,

ve de depoladığını dağlarda ve ovalarda şimşekleri,

Ta ki ne vakit insanlar tarafından açılır mührü;

rüzgârlar bırakmazlar Semud’dan

vadide hiçbir iz…

...

Şiir Notları

Fotoğraf, Cikûr Köyü adlı belgeselden alınmıştır. Linke gitmek için tıklayın.

1) Bedr Şâkir es-Seyyâb Ve Memleketi Cîkûr

Şair, Irak’ın Basra vilayetinde bir yerleşim olan Ebu’l-Hasîb’in, Cîkûr Köyünde doğmuştur. Ebu’l-Hasîb, geniş yeşillik alanlarıyla ve hurma yetiştiriciliği ile meşhurdur. Ebu’l-Hasib bölgesi, farklı nehirleri bulunan sulak bir alandır. [1] Cîkûr ise Farsça bir kelime olup, kelimenin “kör adam” ya da “küçük nehir” anlamına geldiği söylenmektedir. Irak’ın güneyinde bulunan Cîkûr, Basra Körfezi’ne de yakındır. Şakir Seyyab, şiirlerinde çevre köylere ve körfeze de sıkça yer vererek bu alanların tabiatından bahsetmiştir. [2]

Yağmur şiirinde de bu izlere sıkça rastlanmaktadır. Şairin annesini kaybetmiş çocuğun hüznünü eli boş dönen balıkçıya benzetmesi, Körfez’e nidası, yelken ve kürek gibi aletleri şiirinde zikretmesi; bulunduğu coğrafyadan esinlendiğini göstermektedir. Ayrıca Seyyab’ın, memleketi Cîkûr’u konu edinen bir şiiri de bulunmaktadır. 

2) Şair Bize Ne Anlatıyor?

Yazar, şiir boyunca insana ait özellikleri sembollere yükleyerek kendisini ifade etmeye çalışıyor. Bu nedenle, sembollerin ifade ettiği manaların ve onların diğer semboller ile arasındaki ilişkinin doğru okunması önemlidir. Şiir her ne kadar yorumlanmaya açık görünse de; yoğun bir sembolik dilin kullanılması, daha dikkatli bir okumayı gerektiriyor. İlk satırlara bakacak olursak; 

Esnedi akşam ve kara bulutların/ kederli gözyaşları akıyor hala

Burada, akşamın esnemesi ve kara bulutlardan kederli gözyaşlarının akması ile bir çocuğun uyku öncesi hali arasında bir benzerlik kurulduğu görülebilir. Akşamın esnemesi, karanlığın yavaş yavaş aydınlığın yerini aldığını; kara bulutların gözyaşlarını hala devam ettiriyor olması ise, karanlığın yoğunluğunun daha da arttığını ifade ediyor olabilir. 

Sanki bir çocuk, uykudan önce sayıklamaya başlıyor:/ bir yıldır uyandığında bulamadığı/ sonra sormayı direttiğinde de/ “yarından sonra döner” dedikleri annesi/ muhakkak dönmeli...

Akşam, uykudan önce sayıklayan ve gözleri yavaş yavaş kapanmakta olan bir çocuk gibi düşünülebilir. Gözlerinin kapanmasıyla çocuğun gittikçe daha çok karanlığa düşmesi ve göremediği annesini sayıklaması, kara bulutlarla kaplı bir akşamın uyandırdığı karamsarlığı temsil ediyor olabilir.

Devamında ise çocuğun uyanıp annesini sormakta diretmesinden, hala ona kavuşmaktan umutlu olduğu sonucu çıkarılabilir. Burada yazar, anne için “muhakkak dönmeli” ifadesini kullanıyor. Annenin dönmemesinin çocuk üzerindeki olumsuz etkisine binaen, bu ifadeyi tercih etmiş olabilir.

Bir de arkadaşları fısıldayınca ona,/ annesinin, tepe yamacında ölüm uykusunu uyuduğunu/ kabrin toprağından beslenip suyundan içtiğini.../ O zaman sanki mahzun bir balıkçı ağlarını toplar./ küfreder suya ve kadere/ şarkıyı saçar ay battığında/ Yağmur.../ Yağmur...

 Çocuk, annesi ile ilgili hakikati arkadaşlarından öğrenmiştir. İşte çocuğun o an yaşadığı hisler, denizden eli boş dönen bir balıkçının öfkesine ve çaresizliğine benzetiliyor. 

Bilir misin hangi hüznü gönderir yağmur?/ Ve yağdığında nasıl hıçkırır oluklar?/ Ve yalnız biri yağmurda nasıl kaybolmuş hisseder?/ bitmezcesine; tıpkı akan kan gibi, aç insanlar gibi/ aşk gibi, çocuklar gibi, ölüler gibi- budur yağmur

Şair muazzam bir betimleme ile; oluklara dolan suyun çıkardığı o sesi, insanın hissettiği acının bir tezahürü olan hıçkırık ile ilişkilendiriyor. Yağmurun durmak bilmezliğini ise, yeryüzünde nihayetinin olmadığına inandığı aç insanların varlığına, aşka, her saniye doğan çocuklara ve her saniye ölen insanlara benzetiyor. Ne ilginçtir ki, kimileri yağmura bakınca yalnızca bir doğa olayı görür. Kimileri içinse gökten inen yağmur, dünyadaki açlık sorununu bile hatırlatan bir tefekkür vesilesidir.

Çeviri Notları

  • Arapça’da, bulut anlamına gelen bazı ifadeler vardır. Bunların farklı olmasının sebebi, dilin zenginliğinden gelmektedir. Örneğin, كِرْفِئٌ  “gökte birikmiş ufacık bulut parçaları” anlamına gelmektedir. الغُيُومُ ise, bulutların çokluğunu ve buna bağlı olarak kararan göğü anlatmak için kullanılmaktadır. 
  • لَحْدٌ kelimesi, “bir tarafa eğik olan çukur, mezar” anlamındadır. Bu sebeple,  Şairin  ’’نومةَ اللّحودِ’’ ifadesini de “ölüm uykusu” olarak çevirmeyi uygun gördük. 
  • لا بدَّ أن تعود ifadesini, şairin iç sesi olarak şiirine kattığı bir yorum olarak anlayabiliriz. 
  • مُقْلَة kelimesi “göz yuvarı”nı ifade etmek için kullanılan bir kelimedir. [3] Ancak biz çevirimizde, şiirin bütününe daha uygun olduğu için, bu kelimeyi “göz” olarak çevirmeyi tercih ettik.

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

.المطبعي، ح. (٢٠٠٠). بدر شاكر السياب. موسوعة بيت الحكمة لاعلم العرب في القرنين التاسع عشر والعشرين

[1] https://ar.wikipedia.org/wiki/أبو_الخصيب

[2] فلم وثائقي عن البصرة - قرية جيكور

[3] https://ar.wikipedia.org/wiki/مقلة_العين

https://mirkat.org/modern-arap-edebiyati/bedr-sakir-es-seyyabin-yagmurun-sarkisi-adli-siirinin-son-kismi-ve-turkce-cevirisi/
Devam etmek için tıklayınız

Önceki
Önceki

Hassan bin Sabit'in Hemziyyesinin İlk Kısmı ve Türkçe Çevirisi [1/2]

Sonraki
Sonraki

Nizar Kabbani'nin "Belkıs Kasidesi" Adlı Şiirinin 3. Kısmı ve Türkçe Çevirisi [3/4]