Kuseyyir Azze’nin Kaside-i Taiyye’sinin Son Kısmı ve Türkçe Çevirisi [2/2]

Sevgilisi Azze’ye nisbet edilerek anılan Kuseyyir Azze, farklı şiir türlerinde eserler verse de en çok Azze’ye yazdığı gazellerle meşhur olmuştur. Bu şiirlerin en güzel örneklerinden biri olan “Kaside-i Tâiyye” (القَصِيدَةُ التَّائِيَّة), arkasında yatan hikayeyle de ünlenmiştir.

Medineli şair Kusseyyir, Beni Demre kabilesinden adı Azze olan genç bir kıza aşık olmuştur. Kuseyyir’in şiirler söylemeye başlaması, Azze’nin ailesi tarafından hoş karşılanmamış ve Azze bir başkasıyla evlendirilmiştir. 

Şiirin hikayesi ise şöyle; Abdulmelik b. Mervan, Kuseyyir’den Azze’yle yaşadığı en şaşırtıcı olayı anlatmasını istediğinde Kuseyyir, Kaside Taiyye’yi söylediği yolculuğu anlatır. Tevafuk eseri Azze ve eşiyle aynı hac kervanında bulunan Kuseyyir, durumu henüz bilmemekte ve çadırında okunun ucunu sivriltmektedir. Bu sırada Azze’nin eşi de Azze’den yemek için yağ satın almasını ister. Etraftaki çadırlardan yağ soran Azze, sonunda Kuseyyir’in çadırına gelir. Karşısında Azze’yi gören Kuseyyir, şaşkınlıktan elini kesmeye başlar. Azze ise akan kanı elbisesiyle durdurur ve Kuseyyir’in kendisine verdiği yağ kabını alıp çadırına döner. Azze döndüğünde elbisesinde kan gören eşi, Azze’den açıklama bekler. Ancak Azze durumu anlatmak istemez. Ancak eşi, anlatana kadar Azze’yi zorlar; anlattıktan sonra da çok sinirlenir. Sonunda Azze’yi Kuseyyir’in yanına götürür ve ondan şaire hakaret etmesini ister. Azze de bu isteği yerine getirmek zorunda kalır. Şairimiz ise bu duruma cevaben aşağıda çevirdiğimiz meşhur şiirini okur [1].

Daha önce çevirdiğimiz ilk kısımda şair, Azze’ye olan aşkından bahsetmekte ve Azze’nin kendisine olan uzaklığından yakınmaktaydı. Bu kısımda ise şair hem Azze’nin eşine bir cevap vermekte hem de Azze’ye olan aşkının ve bağlılığının ne kadar hakiki olduğunu anlatmaktadır.

Henüz Okumadıysanız:

Şiirin ilk kısmı

https://www.youtube.com/watch?v=D1rAyXtkEUw
Dakika 2:45'den sonrasını yazımızda bulabilirsiniz.

Önce Şiir

تَائِيَّةُ كُثَيِّر عَزَّة

Kuseyyir Azze’nin Tâiyye Kasidesi

يُكَلِّفُهَا الخِنْزِيرُ شَتْمِي وَمَا بِهَا

هَوَانِي وَلَكِنْ لِلْمَلِيكِ اسْتَذَلَّتِ

O soysuz beni şetmetsin diye zorladı Azze’yi

Hakîr görmez Azze beni, ancak sahibine boyun eğdi

هَنِيئًا مَرِيئًا غَيْرَ دَاءٍ مُخَامِرٍ

لِعَزَّةَ مِن أَعْرَاضِنَا مَا اسْتَحَلَّتِ

Bedenimi saran bu illet dışında

Helal olsun Azze’nin bize tüm yapıp ettikleri

وَوَاللهِ مَا قَارَبْتُ إِِلَّا تَبَاعَدَتْ

بِصَرْمٍ وَلاَ أَكْثَرْتُ إِلّا أَقَلَّتِ

Allah şahit ki ben yaklaştıkça o uzaklaştı

firak ile; ben istedikçe geri çekti kendini

وَلِي زَفَرَاتٌ  لَوْ يَدُمْنَ قَتَلْنَنَي

تَوَالِي الَّتِي تَأْتِي الْمُنَى قَدْ تَوَلَّتِ

Sürüp giden âhlarım öldürür beni bu gidişle

Peşpeşe gelen arzular döndü gerisin geriye

وَكُنَّا سَلَكْنَا فِي صَعُودٍ  مِنَ الْهَوَى

فَلَمّا تَوَافَيْنَا ثَبَتُّ وَزَلَّتِ

Halbuki aşkın yokuşunda mesafeler almıştık biz,

Tam kavuşunca ben tutundum, o ise kayıp gitti

وَكُنَّا عَقَدْنَا عُقْدَةَ الْوَصْلِ بَيْنَنَا

فَلَمَّا تَوَاثَقْنَا شَدَدْتُ وَحَلَّتِ

Ve visal düğümünü atmıştık aramızda;

Tam uzlaşınca düğümü sıktım, o ise çözüp gitti

فَإِنْ تَكُنِ الْعُتْبَى فَأَهْلًا وَمَرْحَبًا

وَحَقَّتْ لَهَا الْعُتْبَى لَدَيْنَا وَقَلَّتِ

Eğer istediği gönlünü almamız ise, seve seve

Hakkıdır hoşnut etmemiz, hatta az bile

وَإِنْ تَكُنِ الْأُخْرَى فَإِنَّ وَرَاءَنَا

بِلاَدًا إِذَا كَلَّفْتُهَا الْعِيسَ كَلَّتِ

Yok eğer bu değilse, döner ve aşarım arkamdaki

Soylu develeri dahi güçten düşürecek mesafeleri

خَلِيلَيَّ إِِنَّ الحَاجِبِيَّةَ طَلَّحَتْ

قَلُوصَيْكُمَا وَنَاقَتِي قَدْ أَكَلَّتِ

Dostlarım Hâcibiyye [Azze] yordu develerinizi

Benim devemin de zaten dermanı tükendi

فَلا يَبْعَدَنْ وَصْلٌ لِعَزَّةَ أَصْبَحَتْ

بِعَاقِبَةٍ أَسْبَابُهُ قَدْ تَوَلَّتِ

Umarım Azze’yle bağım sonunda yitip gitmez,

Zaten vuslat bağları bu denli kopmuşken

أَسِيئِي بِنَا أَوْ أَحْسِنِي لَا مَلُومَةً

لَدَيْنَا وَلا مَقْلِيَةً إِِنْ تَقَلَّتِ

İster tatlı davran, ister kötülük et; laf etmem

Cimri davranırsan da düşmanlık beslemem sana

وَلَكِنْ أَنِيلِي وَاذْكُرِي مِنْ مَوَدَّةٍ

لَنَا خُلَّةً كَانَتْ لَدَيْكُمْ فَضَلَّتِ

Ancak vuslat et ve muhabbetimiz hatırlatsın

Eskiden sendeyken şimdi yok olan sadakati

وَإِنِّي وَإِِنْ صَدَّتْ لَمُثْنٍ وَصَادِقٌ

عَلَيْهَا بِمَا كَانَتْ إِلَيْنَا أَزَلَّتِ

Şimdi beni reddetse bile onu övgüyle yâd ederim,

Bir zamanlar bize ihsan etmişliği vardı

فَمَا أَنَا بِالدَّاعِي لِعَزَّةَ بِالرَّدَى

وَلاَ شَامِتٍ إِنْ نَعْلُ عَزَّةَ زَلَّتِ

Azze’nin ölümünü isteyecek değilim asla

Alay edecek değilim eğer, taş değerse ayağına

فَلَا يَحْسَبِ الْوَاشُونَ أَنَّ صَبَابَتِي

بِعَزَّةَ كَانَتْ غَمْرَةً فَتَجَلَّتِ

Dedikodumuzu yapanlar da sanmasınlar ki

Bendeki bu meftunluğun günden güne azaldı etkisi

فأَصْبَحْتُ قَدْ أَبْلَلْتُ مِنْ دَنَفٍ بِهَا

كَمَا أُدْنِفَتْ هَيْمَاءُ ثُمَّ اسْتَبَلَّتِ

Sanmasınlar ki bu müzmin illet beni terk etti

Durumum bir ayılıp bir bayılan susuz deve misali

فَوَاللهِ ثُمَّ اللهِ لَا حَلَّ بَعْدَهَا

وَلاَ قَبْلَهَا مِنْ خُلَّةٍ حَيْثُ حَلَّتِ

Vallahi de billahi de ne ondan sonra

Ne de ondan önce bir sevgili böylesi yer edindi

وَمَا مَرَّ مِنْ يَوْمٍ عَلَيَّ كَيَوْمِهَا

وَإِِنْ عَظُمَتْ أَيَّامُ أُخْرَى وَجَلَّتِ

Onunla geçirdiğim zaman gibisini yaşamadım hiç,

Başkasıyla geçirdiğim nice ışıltılı günlere rağmen

وَحَلَّتْ بِأَعْلَى شَاهِقٍ مِنْ فُؤَادِهِ

فَلَا الْقَلْبُ يَسْلاَهَا وَلَا النَّفْسُ مَلَّتِ

Yüreğimin en yüce doruğunda taht kurdu

Ne ruhum usandı ondan, ne de kalbim onu unuttu

فَوَاعَجَبَا لِلْقَلْبِ كَيْفَ اعْتِرَافُهُ

وَلِلنَّفْسِ لَمَّا وُطِّنَتْ فَاطْمَأَنَّتِ

Hayret kalbime, nasıl da sabretti? Ve hayret;

Nasıl alıştı bu duruma ruhum ve sükunet buldu

وَإِِنِّي وَتَهْيَامِي بِعَزَّةَ بَعْدَمَا

تَخَلَّيْتُ مِمّا بَيْنَنَا وَتَخَلَّتِ

İkimiz de yüz çevirince aramızdakilerden,

Ben ve Azze’ye olan bu kara sevdam oluverdik;

لَكَالمُرْتَجِي ظِلَّ الغَمَامَةِ كُلَّمَا

تَبَوَّأَ مِنْهَا لِلمَقِيلِ اِضْمَحَلَّتِ

Kaylule için bulduğu bulut gölgesine her yerleştiğinde,

Gölgenin dağılmasına şahit olan ümitvâr gibi

كَأَنِّي وَإِيَّاهَا سَحَابَةُ مُمْحِلٍ

رَجَاهَا فَلَمَّا جَاوَزَتْهُ اِسْتَهَلَّتِ

Sanki çorak arazideki buluttu o, yağmurunu beklediğim,

O ise üzerimden geçtikten sonra yağdırdı rahmetini

Şiir Notları

Şair Bize Ne Anlatıyor?

“O soysuz beni şetmetsin diye zorladı Azze’yi / Hakîr görmez Azze beni, ancak sahibine boyun eğdi / Bedenimi saran bu illet dışında / Helal olsun Azze’nin bize tüm yapıp ettikleri”

İlk yirmi beyitte Azze’ye olan duygularından bahseden şair, yirmi birinci beyitte şiiri söylediği anda yaşadıklarına dönüyor. Azze’nin eşi, Kuseyyir’e hakaret etmesi için Azze’yi zorlamakta, Azze’nin ise zorlukla ağzından kırık bir hakaret dökülmektedir. Şair ise gerçeği bilmektedir. Aslında Azze’nin tek suçu, şairin kalbine aşk derdini bırakmış olmasıdır. 

Şair, şiirde ilginç bir üslup kullanmıştır. “Helal olsun Azze’ye tüm yapıp ettikleri” şeklinde çevirdiğimiz beyitin tam Türkçesi “Namusumuzdan Azze’nin kendisine helal gördüğü her şey, ona afiyet olsun / kutlu olsun” şeklindedir. Burada Kuseyyir, kinaye yoluyla namusunu lezzetli bir içeceğe benzetmiştir denilir [2]. Aynı zamanda bu söz zamanla meşhur olmuş ve darb-ı mesel haline gelmiştir.

Bununla birlikte bir dil âlimi olan Mufaddal ed-Dabbî’nin anlattığına göre, Medine’de bir edebiyat meclisinde bulunmuş, burada aynı dönemde yaşamış olan Cemil ve Kuseyyir’in hangisinin daha iyi şair ve daha iyi aşık olduğu tartışılmıştır. Mufaddal ed-Dabbî, Kuseyyir’in Cemil’den daha iyi bir aşık olduğunu söylemiş ve meclistekilere Cemil’in, sevgilisi Buseyne’ye beddua ettiği beyitini hatırlatmış:

رَمى اللَهُ في عَينَي بُثَينَةَ بِالقَذى / وَفي الغُرِّ مِن أَنيابِها بِالقَوادِحِ

“Buseyne’nin gözlerine toz kaçırsın Allah / Beyaz azı dişlerine de çürükler versin”
Daha sonra devam etmiş: “Kuseyyir’in Azze’si de tıpkı Buseyne gibi davranmıştır, ancak Kuseyyir Azze’ye:

هَنِيئًا مَرِيئًا غَيْرَ دَاءٍ مُخَامِرٍ / لِعَزَّةَ مِن أَعْرَاضِنَا مَا اِسْتَحَلَّتِ

‘Bedenimi saran bu illet dışında / Helal olsun Azze’nin bize tüm yapıp ettikleri’ demiştir.” [3].

"İster tatlı davran, ister kötülük et; laf etmem / Cimri davranırsan da düşmanlık beslemem sana"

Şairin Azze’nin yapacağı iyiliğin de kötülüğün de bir olduğunu söylemesi ilginçtir. Kuseyyir’in Azze’ye olan bağlılığı, hiçbir koşulda değişmeyecektir. Bu beyitte ayrıca şair iltifat üslubunu kullanmış; önceki beyitlerde Azze’den üçüncü kişi olarak bahsederken bu beyitte “sen” hitabı kullanmıştır.

Eğer bu beyiti dünya hayatı hakkında söylemiş olsaydı, şairlerin en iyisi sayılırdı diyenler de olmuştur [4].

“Dedikodumuzu yapanlar da sanmasınlar ki / Bendeki bu meftunluğun günden güne azaldı etkisi / Sanmasınlar ki bu müzmin illet beni terk etti / Durumum bir ayılıp bir bayılan susuz deve misali”

Şairin hisleri geçici ve zamanla azalan hisler değildir. Kendisini sürekli susuzluğu yüzünden bir ayılıp bir bayılan deveye benzetmesi de bunu göstermektedir. Nasıl ki bu deve kendine gelse bile susuzluğu devam etmektedir, şairin durumu da tıpkı böyledir.

“Kaylule için bulduğu bulut gölgesine her yerleştiğinde, / Gölgenin dağılmasına şahit olan ümitvâr gibi / Sanki çorak arazideki buluttu o, yağmurunu beklediğim, / O ise üzerimden geçtikten sonra yağdırdı rahmetini”

Şair tüm şiir boyunca Azze’ye kavuşamamaktan dolayı çektiği ızdırabı en latif benzetmelerle ifade eder. Şiirin son iki beyitindeki benzetmelerde de bu inceliği görmekteyiz.

Çeviri Notları

  • الخِنْزِيرُ: Şiirde geçen “domuz” kelimesini “soysuz” şeklinde çevirdik.
  • يُكَلِّفُهَا الخِنْزِيرُ: Bu ifade başka bir rivayette “يُكَلِّفُهَا الغَيْرَانُ” şeklinde geçer.
  • دَاءٍ مُخَامِرٍ: Kelime anlamı “karışan hastalık” olan ifadeyi “bedeni saran illet” manasında çevirdik. Arapçada خَامَرَهُ الدَّاءُ şeklinde bir kullanım bulunur, anlamı ise “bedene yayılan hastalık”tır.
  • هَنِيئًا مَرِيئًا غَيْرَ دَاءٍ مُخَامِرٍ / لِعَزَّةَ مِن أَعْرَاضِنَا مَا اسْتَحَلَّتِ: “Bedene yayılan illet haricinde, Azze’ye namusumuzdan kendine helal gördükleri hayırlı olsun / kutlu olsun”; şeklinde çevrilebilecek beyiti “Bedenimi saran bu illet dışında / Helal olsun Azze’ye tüm yapıp ettikleri” şeklinde çevirdik.
  • وَلِي زَفَرَاتٌ: “içinde inleme barındıran sıcak nefesle alınıp verilen soluklar” olarak çevrilebilecek زَفَرَات kelimesini, “âhlar” şeklinde çevirdik.
  • بِلادًا إِِذَا كَلَّفْتُهَا العِيسَ كَلَّتِ: Bu şatır başka bir rivayette “مَنَادِحَ لَوْ سَارَتْ بِهَا الْعَيسُ” şeklindedir.
  • Hâcibiyye الحَاجِبِيّة: Azze’nin dedesinin ismidir. Dedesine nisbetle şiirde Azze kastedilmiştir.
  • لَنَا خُلَّةً كَانَتْ لَدَيْكُمْ فَضَلَّتِ: Buradaki فضلّت kelimesi bazı rivayetlerde فَطُلَّتْ şeklinde geçmektedir.

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiir için:

Azze, K. (1971). Dîvân Kuseyyir Azze. Beyrut: Dâru’s-sekâfe, 95-99.

[1] Pérès, H. (1928). Şerh Dîvân Kuseyyir Azze (Cilt 1). Cezayir: Matbaatu Jul Karbunil, 5-6; 39.

[2] el-İskenderî, İ. el-İntisâf fîmâ Tedammenuhu’l-Keşşâf. 

[3] Mirzabânî. el-Muvaşşah fi Meâhizi’l-ulema ale’ş-şuarâ, 257.

[4] Azze, K. (1928-1930). Şerh Dîvân Kuseyyir Azze. Cezâyir: Matbaatu Cûl Karbûnl, 53-54.

Önceki
Önceki

Ebu'l-Kasım eş-Şabbi'nin İradetul Hayat Adlı Şiirinin Son Kısmı ve Türkçe Çevirisi [3/3]

Sonraki
Sonraki

Faruk Cuveyde'nin Tek Bir Sual Adlı Şiiri ve Türkçe Çevirisi