Talihsiz Bir Aşk Hikayesi: İbrahim Naci’nin Şiiri Ve Türkçe Çevirisi [4/4]

Lirik şiirin önemli temsilcilerinden sayılan, “Şâ’irü’l Atlâl” (شَاعِرُ الْأَطْلَالِ) olarak da bilinen İbrahim Nâcî’nin (إبْرَاهِيم نَاجِي) sevdiğinden ayrı düşmesi üzerine yazdığı 124 beyitlik meşhur kasidesinin çevirisini yayınladığımız bu son bölümünde de şairin hisleri ile olan savaşını görmekteyiz. Şair kasidesinin son beyitlerinde hislerine tutunmasını makul gösteren sebepler zikretmekte, bununla birlikte artık bu sevdadan vazgeçmesi gerektiğini, hisleri sebebi ile zayıf düşüp yıkılmaması gerektiğini kendisine hatırlatmaktadır.

Şiirin ilk kısmı / ikinci kısmı / üçüncü kısmı

https://youtu.be/8Ih7qrRWkHc
Dakika 8:36’dan itibaren yazımızda bulabilirsiniz.

Önce Şiir

الْأَطْلَال

Yıkıntılar

...

هَاكَ فَانْظُرْ عَدَدَ

الرَّمْلِ قُلُوباً وَنِسَاءْ

İşte bak kalplere ve kadınlara 

Kumlar sayısınca

فَتَخَيَّرْ مَا تَشَاءْ

ذَهَبَ العُمْرُ هَبَاءْ

Seç dilediğini

Bir ömür boşa gitti

ضَلَّ في الأَرْضِ الّذي

يَنْشُدُ أَبْنَاءَ السَّمَاءْ

Yeryüzünde yolunu kaybetti

Göğün çocuklarını arayan kişi

أَيُّ رُوحَانِيَّةٍ تُعْصَرُ

مِنْ طِيْنٍ وَمَاءْ

Çamur ve sudan

Nasıl bir maneviyat elde edilebilir ki

أَيُّهَا الرِّيْحُ أَجَلْ لَكِنَّمَا

هِيَ حُبِّي وَتَعِلَّاتِي وَيَأْسِي

Ey rüzgar haklısın ancak

O benim sevdam, hevesim ve ye’sim

هِيَ في الغَيْبِ لِقَلْبي خُلِقَتْ

أَشرَقَتْ لي قَبْلَ أَنْ تُشْرِقَ شَمْسِي

O ki ezelde kalbim için yaratılmış

(Daha) güneşim doğmadan o benim için doğmuş

وَعَلَى مَوْعِدِهَا أَطْبَقْتُ عَيْني

وَعَلى تَذْكَارِهَا وَسَّدْتُ رَأْسِي

Ona kavuşma emeliyle yumdum gözlerimi

Hatıralarına yasladım başımı

جَنَّتِ الرِّيْحُ وَنَا

دَتْهُ شَيَاطِيْنُ الظَّلاَمْ

Rüzgar aklını kaybetti ve

Karanlığın şeytanları seslendi şaire

أَخِتاَماً كَيْفَ يَحْلو

لَكَ في البِدْءِ الخِتَامْ

Bitti mi? Nasıl gönlün el verir

Henüz başlangıçta iken bitirmek

يَا جَرِيحاً أَسْلَمَ ال

جُرحَ حبيباً نكأه

Ey yarasını, tekrar tekrar o yarayı

Deşecek sevgiliye teslim eden yaralı

هُوَ لاَ يَبْكي إذَا ال

نَّاعِي بِهَذَا نَبَأَهْ

Verseler de kara haberini

Ağlamaz o sevgili

أَيُّهَا الجَبَّارُ هَلْ

تُصْرَعُ مِنْ أَجلِ امْرأَهْ

Ey güç kudret sahibi kimse

Bir kadın için yıkılırsın mısın yere?

يَالَهَا مِنْ صَيْحَةٍ مَا بَعَثَتْ

عِنْدَهُ غَيْرَ أَليمِ الذِّكَرِ

Nasıl bir haykırıştı o! Şairin kalbinde

Yalnızca ıstırap dolu anılar uyandırdı

أَرِقَتْ في جَنْبِهِ فَاسْتَيْقَظَتْ

كَبَقَايَا خَنْجَرٍ مُنْكَسِرِ

Geceyi uykusuz geçirdi yanında ve uyandı

Kırık bir hançerden arta kalan parçalar gibi

لَمَعَ النَّهْرُ وَنَادَاهُ لَهُ

فَمَضَى مُنْحَدِراً لِلنَّهَرِ

Parıldadı nehir ve çağırdı şairi kendisine

Yürüdü şair yamaçtan aşağı, nehire

نَاضِبَ الزَّادِ وَمَا مِنْ سَفَر

دُونِ زَادٍ غَيْرَ هَذَا السَّفَرِ

Azığı tükenmiş bir halde, azıksız çıkılan

Hiçbir yolculuk yoktur bu yolculuktan başka

يَاحَبِيْبي كُلُّ شَيْءٍ بِقَضَاءْ

مَا بِأَيْدينَا خُلِقْنَا تُعَسَاءْ

Ey sevgili her şey yaz kader

Kendi ellerimiz değil bizi yapan derbeder

رُبَّمَا تَجْمَعُنَا أَقْدَارُنَا

ذَاتَ يَوْمٍ بَعْدَمَا عَزَّ الِّلقَاءْ

Belki kaderimiz birleştirir yollarımızı

Bir gün, kavuşmak imkansız görünürken

فَإِذا أَنْكَرَ خِلٌّ خِلَّهُ

وَتَلاَقَيْنَا لِقَاءَ الغُرَبَاءْ

Eğer dost dostunu tanımaz da

Karşılaşırsak iki yabancı gibi

وَمَضَى كُلٌّ إِلَى غَايَتِهِ

لاَ تقل شيئا! وقل لي الحَظَّ شَاء

Her birimiz giderse kendi yoluna

Bir şey deme! Takdir buymuş de bana

يا مغني الخلد ضيعت العمر

في أناشيد تُغنَّى للبشر

Ey ebediyet şarkıcısı ömrünü heba ettin

İnsanoğluna söylenen şarkılarda

ليس في الأحياء من يسمعنا

ما لنا لسنا نغني للحجر

Oysa tek bir canlı dahi duymuyor bizi

Öyleyse gel taşlara söyleyelim ezgimizi

للجمارات التي ليست تعي

والرميمات البوالي في الحفر

Ve idrakten yoksun ufak taşlara

Çukurlarda çürüyen kemik parçalarına

غنِّها سوف تراها انتفضت

ترحم الشادي وتبكي للوتر

Söyle ezgini, göreceksin ki kıpırdayacaklar

Söyleyene acıyacak, müziğe ağlayacaklar

يَا نِدَاءً كُلَّمَا أَرْسَلْتُهُ

رُدَّ مَقْهُوراً وَبِالحَظِّ ارْتَطَمْ

Ey ne zaman ağzımdan çıksa

Yenilip dönen ve bahtıma çarpan sesleniş

وَهُتَافاً مِنْ أَغَاريْد المُنَى

عَادَ لي وَهْوَ نُوَاحٌ وَنَدَمْ

Ve ey temenni dolu şarkılardan bir haykırış 

Bana ağıt ve pişmanlık olarak dönen

رُبَّ تِمْثَالِ جَمَالٍ وَسَنَا

لاَحَ لِي وَالعَيْشُ شَجْوٌ وَظُلَمْ

Nice güzellik ve yücelik heykeli göründü bana

Hayat karanlık ve kederden ibaretken

إِرْتَمَى اللَّحْنُ عَلَيْهِ جَاثِيَاً

لَيْسَ يَدْرِي أَنَّهُ حُسْنٌ أَصَمْ

Nağme diz çökerek atıldı heykelin önüne

O güzelliğin sağır olduğunu bilmeden

هَدَأَ اللَّيْلُ وَلاَ قَلْبَ لَهُ

أَيُّهَا السَّاهِرُ يَدْري حَيْرَتَكْ

Dindi gece, ey uykusuz sabahlayan, zaten

Düştüğün şaşkınlığı anlayacak kalbi yoktur onun

اَيُّهَا الشَّاعِرُ خُذْ قِيْثَارَتَكْ

غَنِّ أَشْجَانَكَ وَاسْكُبْ دَمْعَتَكْ

Ey şair al eline gitarını

Anlat dertlerini dök gözyaşlarını

رُبَّ لَحْنٍ رَقَصَ النَّجْمُ لَهُ

وَغَزَا السُّحْبَ وَبِالنَّجْمِ فَتَكْ

Yıldızların dans ettiği nice nağmeler vardır

Bulutlarla harp eder, yıldızları kırıp geçerler

غَنِّهِ حَتَّى نَرَى سِتْرَ الدُّجَى

طَلَعَ الفَجْرُ عَلَيْهِ فَانْهتَكْ

Söyle şarkını, üstüne gün doğup

Karanlığın örtüsünü yırttığını görene dek

وَإِذا مَا زَهَرَاتٌ ذُعِرَتْ

وَرَأَيْتَ الرُّعْبَ يَغْشَى قَلْبَهَا

Ve eğer çiçekler ürkütülürse

Ve görürsen kalplerini korkunun kapladığını

فَتَرَفَّقْ وَاتَّئِدْ وَاعْزِفْ لَهَا

مِنْ رَقِيْقِ اللَّحْنِ وَامْسَحْ رُعْبَهَا

Merhamet göster, yavaşla, onlar için

Narin nağmeler çal ve sil korkularını

رُبَّمَا نَامَتْ عَلَى مَهْدِ اللأَسَى

وَبَكَتْ مُسْتَصْرِخَاتٍ رَبَّهَا

Belki de ıstırabın beşiğinde uyumuşlardır

Rablerine yalvararak ağlamışlardır

أَيُّهَا الشَّاعِرُ كَمْ مِنْ زَهْرَةٍ

عُوقِبَتْ لَمْ تَدْرِ يَوْماً ذَنْبَهَا

Ey şair nice çiçek vardır ki bir gün olsun

Suçunu bilmeden cezalandırılmıştır

Şiir Notları

Şair Bize Ne Anlatıyor?

“Yeryüzünde yolunu kaybetti / Göğün çocuklarını arayan kişi / Çamur ve sudan / Nasıl bir maneviyat elde edilebilir ki”

Özü çamur ve su olan insandan herhangi bir maneviyat ve ruhaniyet beklenemeyeceğini  ve aynı şekilde yüceliği ve ruhaniyeti göğün çocuklarında arayan insanın dünyada yolunu şaşırmış bir vaziyette kalacağını ifade etmektedir.

“Ey sevgili her şey yaz kader / Kendi ellerimiz değil bizi yapan derbeder/ ... /Her birimiz giderse kendi yoluna / Bir şey deme! Takdir buymuş de bana”

Bu beyitlerde şair ayrılıkları için artık sevdiğini suçlamamakta ve ayrılıklarının kaderlerinde yazılı olduğunu kabullenmektedir.

Çeviri Notları

  • تُعْصَرُ: Bir şeyi sıkarak suyunu elde etmek anlamına gelen bu fiilin çevirisi için sadece elde etmek anlamını kullandık.
  • تَعِلَّات: Gerekçe, sebep anlamı da bulunan bu kelimenin kişiyi oyalayan şey, heves anlamını kullandık.

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiir için:

Nâcî, İ. (1980). Divanu İbrâhim Nâcî. Beyrut: Dâru’l Avde, 132,141.

Kapak Görseli:

Caspar David Friedrich / The Monk by the Sea (1808-10)

Önceki
Önceki

Ölümün Kıyısında Hayat: Ebu’l Atahiye’nin Ölüm Savuşturulamaz Adlı Şiiri ve Türkçe Çevirisi

Sonraki
Sonraki

Kalemi Kırılan Aşık: Cemilu Buseyne’nin Dâliyyesi (2/2)