Ahmet Matar'ın "Şiirin Kapısında", "Kalem" ve "Yankı" Adlı Şiirleri ve Türkçe Çevirileri
Ahmet Matar (أَحْمَد مَطَر), zulme uğrayan ve hürriyetleri ellerinden alınmış Arap toplumlarının sesi olmuş Iraklı şair. Şiirleri için ağır bedeller ödemek zorunda kalan şairin üç şiirini "Lâfitât 1" adlı divanından sizler için seçtik.
Gelin, 1958 Irak Devrimi'nden sonra ülkedeki baskıcı rejime karşı verdiği mücadele Ahmet Matar’ın şiirlerine nasıl yansımış birlikte bakalım.
Önce Şiir
على بَابِ الشِّعْر
Şiirin Kapısında
حينَ وقفْتُ بِبَابِ الشِّعْر
فَتَّشَ أَحْلامي الحُرَّاس
أَمَرُونِي أَنْ أَخْلَعَ رَأْسي
وَأُرِيقَ بَقَايَا الإِحْسَاس
ثُمَّ دَعونِي أَنْ أَكْتُبَ شِعْرًا لِلنّاس
فَخَلَعْتُ نِعَالي في البَابِ
:وَقُلْتُ
خَلَعْتُ الأَخْطَرَ يَا حُرَّاس
هذا النَعْلُ يَدُوس
...ولكِن
!هَذَا الرَّأسُ يُدَاسْ
Kapısına durduğumda şiirin,
sorgulandı bekçiler tarafından hayallerim
Çıkarmamı emrettiler başımı
ve dahi kalan hislerimi...
Sonra da davet ettiler beni; insanlar için şiir yazmaya
Ben de çıkardım ayakkabılarımı kapısının eşiğinde
ve dedim ki:
"Ey bekçiler, işte en tehlikelisini çıkardım.
Bu ayakkabılar ki daima çiğneyendir
ancak,
bu baş ki daima çiğnenendir."
!قَلَم
Kalem!
جَسَّ الطَّبِيبُ خَافِقِي
:وقالَ لي
هَلْ هَا هُنا الألَمْ ؟
قُلتُ له: نعَمْ
فَشقَّ بالمِشرَطِ جيبَ مِعْطَفي
!وأخرَجَ القَلَمْ
هَزَّ الطّبِيبُ رَأْسَهُ .. ومَالَ وَابْتَسَم
:وَقالَ لي
ليسَ سوى قَلَمْ
فقُلتُ : لا يا سَيّدي
هذا يَدٌ .. وَفَمْ
رَصَاصَةٌ .. وَدَمْ
!وَتُهمةٌ سافِرةٌ .. تَمْشِي بِلا قَدَمْ
Kalbime dokundu doktor
ve dedi ki:
"Acıyor mu?"
"Evet" dedim
Ardından neşter ile paltomun cebini yardı
ve kalemi çıkardı
Doktor tebessüm ederek başını salladı ve eğildi,
bana dedi ki:
"Sadece bir kalem..."
Dedim ki: "Hayır efendim,
bu eldir, ağızdır
kurşundur, kandır
alenî bir imadır ki ayaksız yürür."
صَدَى
Yankı
صرَخْتُ : لَا
مِنْ شِدَّةِ الأَلَم
لكن صَدَى صَوْتِي
خَافَ مِن المَوْتِ
فارْتَدَّ لِي : نَعَمْ
"Hayır", diye bağırdım
acının şiddetinden ötürü
Ancak sesimin yankısı
ölümden korktu da
bana "Evet" diye döndü
Şiir Notları
1) Ahmet Matar Kimdir?
Iraklı şair Ahmet Matar, 1954 yılında Basra’nın Şattülarap yakınlarındaki Tennûme Köyü’nde dünyaya gelmiştir. On kardeşin dördüncüsü olan Matar, çocukluk yıllarını köyünde geçirmiştir. Ardından ailesinin aldığı bir kararla, henüz delikanlılığa erişmeden oradan ayrılmıştır. Şiir serüveninin başlangıcı 14-15 yaşlarına tekabül eden Matar’ın ilk şiirleri, daha çok aşk ve sevgi temalı olmuştur. Ancak, yaşadığı coğrafyadaki hararetli çatışmaların etkisiyle romantizmden uzaklaşmış ve toplumun çığlıklarına kulak veren politik şiirler kaleme almaya başlamıştır. Matar; bir gün kendi kasidesini halka açık bir törende okumuştur ve ülkedeki siyasi çalkantılara ilk kez bu şekilde dahil olmuştur. Kasidenin halkı iktidara karşı kışkırttığı düşünülmüştür. Böylece, Ahmet Matar’ın sürgünlerle dolu hayatı başlamıştır. [1]
Bu hadisenin akabinde iktidar tarafından Kuveyt’e sürgün edilen Matar, burada el-Kabas Gazetesi'nde kültür editörlüğü görevine getirilmiştir. Şair burada, gazeteye karikatürler çizen ve kendisi ile aynı ideolojiyi paylaşan Naci Ali ile tanışmıştır. O dönemde basılan gazeteler, Matar’ın şiirleriyle başlamış ve Naci Ali’nin karikatürleriyle de bitmiştir. [2] İki arkadaş, Arap statükosuna getirdikleri sert eleştirilerden dolayı iktidar tarafından 1986 yılında Kuveyt’ten Londra’ya sürgün edilmiştir.
O günden itibaren hayatına Londra’da devam eden şair, "Hürriyet Şairi" olarak anılmaktadır. Yalın bir dili tercih eden Matar’ın şiirleri, siyasi içerikleri nedeniyle birçok Arap ülkesinde yasaklanmıştır. لَافِتات (Tabelalar) adıyla yayınladığı divanları, en çok bilinen eserlerindendir.
2) Şair Bize Ne Anlatıyor?
Şiirin Kapısında
Şair bu şiirinde de; şiirin kapısında bekçi olduğu ifade eder ve baskılara dikkat çeker. Kendisinden başını kapıda bırakmasını ve düşüncelerinden arınmasını isteyen bekçiler, dönemin iktidarının sanatçılardan bunu talep ettiğine işaret ederler. Belki de şair bu satırlarda mevcut baskıya boyun eğen meslektaşlarına da isyan ediyor olabilir. Matar, muhafızların karşısında duruşunu hiç bozmaz. Bekçilerin korktukları başın aslında daima çiğnenen olduğunu, o dönemde uygulanan kaba kuvvetin ise sürekli sansürlenen fikirlerden daha tehlikeli olduğunu sembolik bir dille ifade eder.
Kalem
Kalem şiiri, Matar’ın Arap toplumuna sitemini dile getirdiği şiirlerinden biridir. Şiir, diğer insanların çok fazla önemsemediği; ancak Matar için hayatî öneme sahip olan ''Kalem’’ i konu alır. Şiir, Matar’ın hissettiği manevi elemin şiddetinden ötürü artık somut şekilde hissedilir hale gelmesiyle başlar ve şair doktora gider.
Doktorun, Matar’ın kalbine dokunarak “Acıyor mu?” şeklinde bir soru yöneltmesi ve şairin “evet” cevabını vermesi, artık somut bir acının var olduğunu gösterir. Doktorlar kalbi acıyan hiçbir hastanın cebini bir neşter ile yarıp inceleme yoluna gitmez. Zira, cep insanın bir uzvu değildir. Ancak, doktorun Matar’ın cebini bir neşter ile yarması, o cebi ve o cebin içindekilerini onun bir uzvu gibi gördüğünün işareti olabilir.
Cep yarıldıktan sonra kalpteki acının nedeni olarak bir kalem ortaya çıkar. Doktor, acıyı veren şeyin kalem olduğunu görünce durumu hafife alır. ''Sadece bir kalem'' şeklindeki tepkisi, bu kalemin mahiyetini tam olarak anlayamadığını gösterir. Şair ise bu küçümseyici tavra karşılık; kendisi için kalemin, bir el, bir ağız, hatta kurşun ve kan gibi değerli olduğunu ifade eder.
Yankı
Şair, bu şiirinde de yine hissettiği acının bir tezahürü olarak “hayır” diye bağırır. Aslında bu çığlık; mevcut düzene, haksızlıklara ve zulme karşı yöneltilen bir hayırdır. Şair; iktidarın şairler ve diğer sanatçılar üzerindeki istibdatını beş satırda özetler. Şairin ağzından önce “hayır” nidasının çıkması ve sonrasında ölüm korkusuyla “evet”e dönmesi; iktidara çıkarılan bir sesin bedelinin insanın canı olduğuna dikkat çeker.
Çeviri Notları
- فَتَّشَ kelimesi etken bir fiildir ve "sorguladı" anlamındadır. Ancak burada fiili edilgen olarak çevirmeyi tercih ettik.
- في البَابِ doğrudan tercümesinde "kapıda" anlamındadır. Ancak biz çeviride "kapı eşiği" tamlamasını kullanmayı tercih ettik.
- خَلَع "çıkarma, yerinden sökme, ayırma" anlamlarına gelir.
- خافِق "tan, çarpan" anlamındadır. Biz, şiirde "جسَّ الطبيبُ خافقي" ifadesinde kalp kelimesi geçmese de şairin "خافِق" ile kastettiği kalp olduğunu düşünerek bu şekilde çevirdik.
- سافِرةٌ kelimesi, hem "açık" hem de "kadın yolcu" anlamına gelir.
- قيد kelimesi, "bağ" ve "kısıtlama" gibi anlamlara gelir. Şiirdeki "قيد" kelimesini, daha edebi olacağını düşünerek "pranga" şeklinde çevirmeyi tercih ettik.
- يَدُوس muzari fiil olup “çiğnemek, küçümsemek” anlamlarına gelir. ''يُدَاسْ'' ise aynı fiilin meçhul halidir.
- وَشمِ kelimesinin ilk sözlük anlamı, "dövme"dir. Ancak, aynı manayı kapsayan bağlama daha uygun göründüğü için, "hürriyet dövmesi" yerine "hürriyet mührü" ifadesini kullandık.
- ارْتَدَّ kelimesi, dini literatürde "mürted olma" kavramının fiil halidir. Genellikle “dininden döndü” anlamında عن harfi ceri ile kullanılmaktadır (ارْتَدَّ عن الدين).
- Biyografide geçen "Şattülarap", Irak'ın güneyinde bulunan Dicle ve Fırat'ın birleşmesiyle oluşmuş nehrin ismidir. [3]
Yeni Kelimeleri Yoklayalım
Kaynaklar
[1] .مطر، أحمد. المجموعة الشعرية
[2] Ali, Muhammed. "İşgal Sonrası Irak Şiiri (2003-2005)".
[3] DIA, "Şattülarap"