Ebu’l Beka er-Rundi’nin “Endülüs Ağıtı” Adlı Şiirinin Son Kısmı ve Türkçe Çevirisi [3/3]

Ebu’l Bekâ er-Rundî’nin (أبو البَقَاء الرُّنْدِي) Endülüs Ağıtı (رِثَاءُ الأَنْدَلُس), Müslümanların hâkimiyetlerini kaybetmesi sonrası Hristiyan boyunduruğu altına giren Endülüs’e yazılmış en ünlü mersiyelerden biridir. Ebu’l Bekâ’nın Nûniyye’si adıyla da anılan şiir, 42 beyitten oluşmaktadır. Şiirin son kısmını yazımızda bulabilirsiniz.

Henüz Okumadıysanız:

Şiirin ilk kısmı/ ikinci kısmı

https://www.youtube.com/watch?v=OQ-bUix4xL8
Dakika 4:33'ten itibaren yazımızda bulabilirsiniz.

Önce Şiir

رِثاءُ الأندَلُسِ

Endülüs Ağıtı

...

یَا رَاكِبِینَ عِتَاقَ الْخَیْلِ ضَامِرَةً

كَأَنَّھَا فِي مَجَالِ السَّبْقِ عِقْبَانُ

...

Ey ince asil atlara binenler

Yarış sahasında kartala benzeyen

وَحَامِلِينَ سُيُوفَ الْهِنْدِ مُرْهَفَةً

كَأَنَّهَا فِي ظَلاَمِ النَّقْعِ نِيرَانُ

Ey keskin Hint kılıçlarını taşıyanlar

Tozun karanlığında ateşe benzeyen

وَرَاتِعِينَ وَرَاءَ الْبَحْرِ فِي دَعَةٍ

لَهُمْ بِأَوْطَانِهِمْ عِزٌّ وَسُلْطَانُ

Ey denizin ardında bolluk içinde eğleşenler

Vatanlarında şan ve saltanata sahip oldukları halde

أَعِنْدَكُمْ نَبَأٌ مِنْ أَهْلِ أَنْدَلُسٍ

فَقَدْ سَرَى بِحَدِيثِ الْقَوْمِ رُكْبَانُ

Endülüs halkından bir haberiniz var mı?

Ki kafileler onların ahvalini ulaştırmıştı

كَمْ يَسْتَغِيثُ بِنَا الْمُسْتَضْعَفُونَ وَهُمْ

قَتْلَى وَأَسْرَى فَمَا يَهْتَزُّ إِنْسَانُ

Kimi ölü kimi de esir nice mazlum bizi yardıma çağırıyor da

Hiçbir kimse kılını kıpırdatmıyor

مَاذَا التَّقَاطُعُ فِي الْإِسْلاَمِ بَيْنَكُمْ

وَأَنْتُمْ يَا عِبَادَ الله إِخْوَانُ

Nedir bu kopukluk aranızdaki İslam’da? 

Oysa siz ey Allah’ın kulları kardeşsiniz ya

أَلاَ نُفُوسٌ أَبِيَّاتٌ لَهَا هِمَمٌ

أَمَا عَلَى الْخَيْرِ أَنْصَارٌ وَأَعْوَانُ

Nerede o gayretli yüce gönüller?

Nerede hayrın yardımcı ve destekçileri?

يَا مَنْ لِذِلَّةِ قَوْمٍ بَعْدَ عِزِّهِمْ

أَحَالَ حَالَهُمْ كُفْرٌ وَطُغْيَانُ

Kimdir kurtaracak izzetin ardından zillete düşmüş milleti?

Öyle ki değiştirmiştir küfür ve zulüm onların hallerini

بِالْأَمْسِ كَانُوا مُلُوكاً فِي مَنَازِلِهِمْ

وَالْيَوْمَ هُمْ فِي بِلاَدِ الْكُفْرِ عُبْدَانُ

Oysa onlar dün hükümdardılar kendi diyarlarında

Bugün ise köle oldular küfür diyarında

فَلَوْ تَرَاهُمْ حَيَارَى لاَ دَلِيلَ لَهُمْ

عَلَيْهِمْ مِنْ ثِيَابِ الذُّلِّ أَلْوَانُ

Şayet görseydin onları şaşkın ve rehberleri yokken

Üzerlerinde zillet elbiselerinden çeşitler varken

وَلَوْ رَأَيْتَ بُكَاهُمْ عِنْدَ بَيْعِهِمْ

لَهَالَكَ الْأَمْرُ وَاسْتَهْوَتْكَ أَحْزَانُ

Eğer görseydin ağlayışlarını (köle pazarında) satılırlarken

Bu durum seni ürkütürdü ve hüzne boğulurdun

يَا رُبَّ أُمٍّ وَطِفْلٍ حِيلَ بَيْنَهُمَا

كَمَا تُفَرَّقُ أَرْوَاحٌ وَأَبْدَانُ

Nice anne ve evlat birbirinden ayrılmıştır

Ruh ve bedenin birbirinden ayrıldığı gibi

وَطَفْلَةٍ مِثْلَ حُسْنِ الشَّمْسِ إِذْ طَلَعَتْ

كَأَنَّمَا هِيَ يَاقُوتٌ وَمَرْجَانُ

Doğan güneşin güzelliğine denk pek çok genç kız vardır

Yakut ya da mercan benzeri

يَقُودُهَا الْعِلْجُ لِلْمَكْرُوهِ مُكْرَهَةً

وَالْعَيْنُ بَاكِيَةٌ وَالْقَلْبُ حَيْرَانُ

Sürüklemekte onu gaddar kafir zorla kötülüğe

Gözü yaşlı gönlü ise şaşkın bir halde

لِمِثْلِ هَذَا يَذُوبُ الْقَلْبُ مِنْ كَمَدٍ

إِنْ كَانَ فِي الْقَلْبِ إِسْلاَمٌ وَإِيمَانُ

İşte böyle misaller ile kalp erir kederinden

Şayet o kalbin içerisinde var ise İslam ve iman

Şiir Notları

1) Çöküş Döneminde Endülüs Edebiyatı:

Endülüs edebiyat tarihinin bu döneminde ne büyük bir yaratıcı saik ne de müveşşah benzeri şaşırtıcı bir edebi yenilik söz konusudur. Müslüman Doğu’da olduğu gibi Endülüs’te de bu çağ, daha ziyade derleme ve çok çeşitli alanlarda bilgi toplama çağıydı. Kuşaktan kuşağa tevarüs edilerek gelen ilmi birikim, çoğunlukla muhacir Endülüslü âlimlerin eliyle yazıya geçiriliyor veya son halini alıyordu. Öte taraftan İber yarımadasındaki Müslüman hâkimiyeti zayıfladıkça, Endülüs’ün önde gelen aileleri ve âlimleri Müslüman kardeşlerinin korunmasını ve başka bir yerdeki, özellikle Kuzey Afrika’daki Müslüman emirlerin himayesini daha fazla arar olmuştu. Böylece Tunus ve daha sonrasında Fez, Endülüs kültürünün havuzu haline gelmişti. Ki Endülüs ve edebiyatına dair en geniş bilgi hazinesinin Fez’de eğitim görmüş Kuzey Afrikalı Makkarî’ye ait olması bu bağlamda pek de şaşırtıcı değildir. Makkarî, Nefhu’t-tîb ve Ezhâru’r-riyâz adlı her iki eserinde de Ebu’l Bekâ er-Rundî’nin Endülüs Ağıtı’na yer vermiştir [1].

2) Merînîler

Berberi hanedanı olan Merînîler 1196- 1465 yılları arasında Kuzey Afrika’da hüküm sürmüştür. Önceleri Kayrevan’ın güneyinden Sudan sahrasına dek uzanan geniş bir coğrafyada göçebe hayatı sürdüren Merînîler, Benî Hilâl tarafından bölgenin işgal edilmesiyle Mağrib-i Aksâ’nın (Fas) doğu kesimlerine yerleşmiştir. Zaman içerisinde bölgede ciddi siyasi ve askeri faaliyetler göstermeye başlayan Merînîler, 1270’te elli yılı aşkın süredir mücadele ettikleri Muvahhidler Devleti’ne son vermiştir. Akabinde Mağrib-i Aksâ’nın her tarafına hâkim olan Merînîler, 1275’te Hristiyanlarla cihat etmek maksadıyla Endülüs’e seferler düzenlemeye başlamış ve böylece Rundi’nin çağrısına ancak yaklaşık yarım yüzyıl sonra yanıt verebilmiştir [2].

3) Şair Bize Ne Anlatıyor?

"Ey denizin ardında bolluk içinde eğleşenler / Vatanlarında şan ve saltanata sahip oldukları halde / Endülüs halkından bir haberiniz var mı?"

Üç kısımda ele aldığımız şiirin önceki kısımlarında Rundi, Endülüs’ün yıkılışı üzerinden hayatın faniliğine vurguda bulunmuş ve İslam’ın başına gelen musibetlere yakınmıştı. Üçüncü kısımda ise tüm yaşananlara rağmen Rundî’nin halen ümitvar olduğunu görüyoruz. O nedenledir ki şair bir yandan vatanlarında refah içinde yaşayıp savaş meydanlarında tozu dumana katan Kuzey Afrikalı Müslümanların (özelde Merînîler’in) Endülüs’teki zulme sessiz kalmasına serzenişte bulunmakta; diğer bir yandan ise günümüzde dahi işitebildiğimiz yardım feryatları ile yine onlara seslenmektedir.

“Nerede hayrın yardımcı ve destekçileri? / Kimdir kurtaracak izzetin ardından zillete düşmüş milleti?”

Bir zamanlar refah içinde yaşayan, şerefli bir hayat süren, şehirleri nice âlimler yetiştirmiş Endülüslüler, zamanın felaketlerinden biriyle sınanmıştır. Hükümdarı oldukları topraklarda artık köle pazarlarında satılır olmuşlardır. Anneler evlatlarından ayırılmış, genç kızlar kötülüklere sürüklenmiştir. Peki bu zulme dur diyecek; Endülüslü Müslümanların yardımına koşacak, onları eski izzetlerine kavuşturacak onurlu kimseler nerededir?

“İşte böyle misaller ile kalp erir kederinden / Tabi o kalbin içerisinde var ise İslam ve iman ”

Rundî, tasvir ettiği onca ibret dolu sahnenin ardından şiirinin son kısmında Müslümanları vicdanlarıyla baş başa bırakmaktadır. Endülüs’ün şahit olduğu bu felaketi işittikten sonra hakiki iman sahibi olan bir Müslümanın kalbinin kederinden eriyeceğini dile getiren şair, bizler dâhil tüm Müslümanları bir iç muhasebeye çağırmaktadır.

Çeviri Notları

  • یَا رَاكِبِینَ عِتَاقَ الْخَیْلِ ضَامِرَةً كَأَنَّھَا فِي مَجَالِ السَّبْقِ عِقْبَانُ beytinin öncesinde bazı kaynaklarda يَا أَيُّهَا الْمَلِكُ الْبَيْضَاءُ رَايَتُهُ أَدْرِكْ بَسَيْفِكَ أَهْلَ الْكُفْرِ لاَ كَانُوا beyti zikredilirken çoğu kaynakta zikredilmemiştir. Biz 42 beyti esas aldığımız için bu beyti üçüncü kısma eklemedik.
  • رَاتِعِينَ: “Bir yerde (kırsal) ikamet edip orada bolluk içerisinde yiyip içenler” gibi uzun bir anlama gelen kelimeyi akışa uygun olması için daha kapsayıcı bir ifade olan “eğleşenler” olarak çevirdik.
  • رُكْبَانُ: “Binici, süvari, yolcu” gibi manalara gelen bu kelimeyi daha geniş bir anlamda ifade edebilmek için “kafile” olarak çevirmeyi uygun bulduk.
  • يَا مَنْ لِذِلَّةِ قَوْمٍ بَعْدَ عِزِّهِمْ: Beytindeki (يَا مَنْ) ifadesi nida ve vasf için kullanılmaktadır. Beyitte “kimdir” ifadesini karşılayan Arapça bir ifade açıkça yer almamaktadır. Ancak başta nida harfinin (يا) yer alması nedeniyle bir sesleniş manası bulunduğu için ve şiirin akışına daha uygun olduğu için bu şekilde çevirdik.
  • وَرَاءَ الْبَحْر: “Denizin ardında” olarak çevirdiğimiz bu ifadede şairin kastettiği kimselerin Merînîler olduğunu düşünüyoruz. Coğrafi ve tarihi açıdan da kaynaklara baktığımızda Endülüs’ün karşı kıyısında Mağrib’de o dönemlerde Merînîler hüküm sürmektedir.

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

[1] Watt, W.M ve Cachia, P., (2018), Endülüs Tarihi, İstanbul: Küre Yayınları, 162-164.

[2] Ceran, İ. (2004), MerinilerTDV İslam Ansiklopedisi, 29, 192-193.

Önceki
Önceki

Hafız İbrahim'in Arap Diline Dair Kasidesi ve Türkçe Çevirisi

Sonraki
Sonraki

Ebu’l Beka er-Rundi’nin “Endülüs Ağıtı” Adlı Şiirinin İkinci Kısmı ve Türkçe Çevirisi [2/3]