Ferezdak’ın Hapsedilmesine Sebep Olan Kaside: Zeynelabidin’e Övgü ve Türkçe Çevirisi [2/2]

Söylediği güçlü şiirlerle Arap edebiyatında iz bırakmış Emevi şairi Ferezdak (الْفَرَزْدَق)’ın en meşhur şiirlerinden biridir Zeynelâbidin’e Övgü (هَذَا الَّذِي تَعْرِفُ الْبَطْحَاءُ وَطْأَتَهُ) kasidesi. 27 beyitten oluşan ve daha önce ilk 13 beyitini yayımladığımız şiirin devamını sizler için çevirdik. 

İlk kısımda İmam Zeynelâbidin’in ahlakını, soyunu ve cömertliğini öven şair, şiirin devamında da benzer konulara değinmiş; hem Zeynelâbidin’in hem de Ehl-i beytin fazîletlerini ustalıkla övmüştür.

Henüz Okumadıysanız:

Şiirin hikayesini ve birinci kısmını ilk yazımızda bulabilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=bYgOwzWzYdo
Dakika 1:45'ten sonrasını yazımızda bulabilirsiniz.

Önce Şiir

قَصِيدَةُ الْفَرَزْدَق فِي مَدْحِ زَيْن الْعَابِدِين

Zeynelâbidin’e Övgü

...

اللهُ شَرَّفَهُ قِدْمًا، وَعَظَّمَهُ

جَرَى بِذَاكَ لَهُ فِي لَوْحِهِ الْقَلَمُ

Hüdâ ezelden yüceltti şânını

Böyle işledi kalem; alın yazısını

أَيُّ الْخَلَائِقِ لَيْسَتْ فِي رِقَابِهِمُ

لِأَوَّلِيَّةِ هَذَا، أوْ لَهُ نِعَمُ

Var mıdır taşımayan yaratılmışlarda, onun

Yahut ecdâdının iyiliğinden bir yâdigârı?

مَنْ يَشْكُرِ اللهَ يَشْكُرْ أَوَّلِيَّةَ ذَا

فَالدِّينُ مِنْ بَيْتِ هَذَا نَالَهُ الْأُمَمُ

Allah’a şükreden, onun ecdâdına da şükretmeli

Ki ümmetlerin ulaştığı din, bu evden neş’et etti

يُنْمَى إِلَى ذُرْوَةِ الدِّينِ الَّتِي قَصُرَتْ

عَنْهَا الْأَكُفُّ، وَعَنْ إِدْرَاكِهَا الْقَدَمُ

Konmuştur Zeynelâbidin, dînin zirvesine

Nice kulların erişemediği o mertebeye

مَنْ جَدُّهُ دَانَ فَضْلُ الْأَنْبِياءِ لَهُ

وَفَضْلُ أُمَّتِهِ دَانَتْ لَهُ الْأُمَمُ

Odur dedesinin üstünlüğünü nebîlerin itiraf ettiği

Ümmetinin üstünlüğünü de diğer ümmetlerin

مُشْتَقَّةٌ مِنْ رَسُولِ اللهِ نَبْعَتُهُ

طَابَتْ مَغَارِسُهُ والْخِيمُ وَالشِّيَمُ

Dayanır kökleri Resulullah’a

Nesebi asil, ahlakı temiz, huyu güzeldir

يَنْشَقُّ ثَوْبُ الدُّجَى عَنْ نُورِ غُرَّتِهِ

كَالشَّمْسِ تَنْجَابُ عَنْ إشْرَاقِهَا الظُّلَمُ

Karanlığın örtüsü, o alnın nuruyla sıyrılır

Doğuşuyla zulmeti açan bir güneş gibidir

مِنْ مَعْشَرٍ حُبُّهُمْ دِينٌ، وَبُغْضُهُمُ

كُفْرٌ، وَقُرْبُهُمُ مَنْجىً وَمُعْتَصَمُ

Öyle bir soydandır ki, onları sevmek farzdır

Onlara kin gütmek küfür, yakınlık ise kurtuluştur

مُقَدَّمٌ بَعْدَ ذِكْرِ اللهِ ذِكْرُهُمُ

فِي كُلِّ بَدْءٍ، وَمَخْتُومٌ بِهِ الْكَلِمُ

Allah’tan sonra onların zikri dillerdedir

Başlanırken söze; ve her söz bitiminde

إِنْ عُدَّ أهْلُ التُّقَى كَانُوا أَئِمَّتَهُمْ

أَوْ قِيلَ: «مَنْ خَيْرُ أَهْلِ الْأَرْضِ؟» قِيلَ: هُمُ

Tâkva ehline nazar edilse, seyyidleri onlardır

“En hayırlılar kimlerdir?” denilse, cevap onlardır

لَا يَسْتَطِيعُ جَوَادٌ بَعْدَ جُودِهِمُ

وَلَا يُدَانِيهِمُ قَوْمٌ، وَإِنْ كَرُمُوا

Hiçbir cömert onların cömertliğine ulaşamaz

Bir kavim kerîm olsa da, onlara yaklaşamaz

هُمُ الْغُيُوثُ، إِذَا مَا أَزْمَةٌ أَزَمَتْ

وَالْأُسْدُ أُسْدُ الشَّرَى، وَالْبَأْسُ مُحْتَدَمُ

Zorluk baş gösterince imdada yetişen onlardır

Hele savaş zamanında, gözü pek aslanlardır

لَا يُنْقِصُ الْعُسْرُ بَسْطاً مِنْ أَكُفِّهِمُ؛

سِيَّانِ ذَلِكَ: إِنْ أَثْرَوْا وَإِنْ عَدِمُوا

Darlık zamanı azaltamaz onların ihsânlarını

Yokluk da birdir onlar için bolluk da

يُسْتَدْفَعُ الشَّرُّ وَالْبَلْوَى بِحُبِّهِمُ

وَيُسْتَرَبُّ بِهِ الْإِحْسَانُ وَالنِّعَمُ

Onların hürmetine istenir belâların def'i

İhsân ve nimetler onların hürmetine çoğalır

Şiir Notları

Şair Bize Ne Anlatıyor?

“Hüdâ ezelden yüceltti şânını / Böyle işledi kalem; alın yazısını”

Şair burada Zeynelâbidin’in mertebesinin yüksek oluşunun ezelden kendisine takdir edildiğini; bunun levhte, yani kaderin takdir edildiği kitapta bu şekilde yazıldığını anlatır.

“Karanlığın örtüsü, o alnın nuruyla sıyrılır / Doğuşuyla zulmeti açan bir güneş gibidir”

Zeynelâbidin’in alnındaki parlaklık, öyle bir ışık saçar ki, onu gören kimselerin içine adeta aydınlık verir. Karanlıkları bu denli dağıtışıyla güneşi andırmaktadır.

“Allah’tan sonra onların zikri dillerdedir / Başlanırken söze; ve her söz bitiminde”

Bir işe, bir söze başlanacağında önce besmele çekilir, daha sonra da salavat getirilir. Salavatta ise ehl-i beyt zikredilir. İşte onların isimlerinin bu denli dillerde olması, övgüye ne denli layık olduklarının göstergesidir Ferezdak için.

Çeviri Notları

  • في لَوْحِهِ: Kelime anlamı “levhinde” olan tâbir, şiirde “kaderinde, yazgısında” anlamında kullanılmıştır. Bu yüzden tâbirin geçtiği dizeyi: “Böyle işledi kalem; alın yazısını” şeklinde çevirdik.
  • أيُّ الخَلائِقِ لَيْسَتْ في رِقَابِهِمُ / لِأَوَّلِيَّةِ هَذَا، أوْ لَهُ نِعَمُ: Dizenin kelime çevirisi “Hangi yaratılmışın boynunda Zeynelâbidin’in ya da atalarının bir iyiliğinin borcu yoktur?” şeklinde yapılabilir. Burada kastedilen herkesin bir şekilde bu soya minnet duyduğu gerçeğidir. Dizeyi Türkçeye yaklaştırmak için “Var mıdır taşımayan yaratılmışlarda, onun / Yahut ecdâdının iyiliğinden bir yâdigârı?” şeklinde bir çeviri yaptık.
  • نَبْعَة: Kelimenin sözlük anlamı “asıl” olup, “yay yapımında kullanılan oldukça kaliteli bir ağaç” olarak da geçmektedir. [1]
  • يُنْمَى إِلَى ذُرْوَةِ الدِّينِ التِّي قَصُرَتْ / عَنْهَا الْأَكُفُّ، وَعَنْ إِدْرَاكِهَا القَدَمُ: Dizenin kelime çevirisi “(Zeynelâbidin), eller ve ayakların ulaşmaktan aciz kaldığı dinin zirvesine mensuptur.” şeklinde olmalıdır. Biz çevirimizde “Konmuştur Zeynelâbidin, dînin zirvesine / Nice kulların erişemediği o mertebeye” şeklinde çevirmeyi tercih ettik. Ayrıca beytin son şatrı başka bir rivayette: “عَنْ نَيْلِهَا عَرَبُ الْإِسْلاَمِ وَالْعَجَمُ” şeklinde de geçmektedir. [2]
  • مَنْ جَدُّهُ دَانَ فَضْلُ الأنْبِياءِ لَهُ / وَفَضْلُ أُمّتِهِ دَانَتْ لَهُ الأُمَمُ: Dizenin kelime çevirisi “Nebilerin fazileti, onun dedesinin faziletine boyun eğer. (Dedesinin) ümmetinin faziletine de diğer ümmetler boyun eğer.” şeklinde olmalıdır. Biz Türkçeleştirirken burada kullanılan fazilet kelimesinin -üstünlük ve erdem gibi- kapsadığı geniş anlamlardan birini tercih ettik. Ayrıca üslubu biraz daha kolaylaştırarak “Dedesinin üstünlüğünü itiraf eder nebîler / Ümmetinin üstünlüğünü de diğer ümmetler” şeklinde bir çeviri yapmayı uygun gördük.
  • وَالأُسْدُ أُسْدُ الشَّرَى: Bu ifadedeki “الشَّرَى” kelimesi “Aslan yuvası, çokça aslan barındıran yer.” anlamına gelmektedir. Ayrıca Fırat yakınlarında aslanların bulunduğu bir yer olduğu da belirtilir. [3] “هُمْ أُسْدُ الشَّرَى” cümlesi çok cesur kişiler için kullanılmaktadır. Bu ifadeyi “gözü pek aslanlar” olarak çevirmeyi tercih ettik.
  • لا يَسْتَطِيعُ جَوَادٌ بَعْدَ جُودِهِم: Dizedeki “بَعْدَ جُودِهِم” ifadesi başka rivayetlerde “بُعْدَ غَايَتِهِم” olarak da geçmektedir. [4]

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiir için:

Ferezdak. (1983). Şerhu Dîvâni'l-Ferezdak. el-Hâvi, İ. (Ed.), Beyrut: Dâru’l-kitâbi’l-Lubnâni ve Mektebetu’l-medrese, Cilt 2, 353-354. 

[1], [3] Ferezdak. Dîvânu’l-Ferezdak, Beyrut: Dâr Beyrût li’t-tibâ’ti ve’n-Neşr, Cilt 2, 180,181. [2], [4] Ferezdak. (1987). Dîvânu’l-Ferezdak, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyyeti, 513.

Kapak Görseli:

Leo Gestel / Autumn Day (1909)

Önceki
Önceki

Ölüme Sesleniş: Fevzi el-Maʿluf'un Dünyanın Nihayeti Adlı Kasidesi ve Türkçe Çevirisi

Sonraki
Sonraki

Emiru'ş-şuara'dan Altın Nasihatler: Ahmet Şevki'den Alıntılar ve Türkçe Çevirileri