Hz. Ebubekir'in Peygamberimize Mersiyesi ve Türkçe Çevirisi
Yazımızda ele alacağımız bu mersiye Hz. Ebu Bekir'e nisbet edilmekte. Şiire, farklı dönemlerde neşredilen Divan-ı Ebi Bekir es-Sıddik adlı divandan ulaşabilirsiniz.
Önce Şiir
أَجِدَّكَ مَا لِعَيْنِكَ لاَ تَنَامُ
Ne oldu, neden uyumuyor gözlerin?
أَجِدَّكَ مَا لِعَيْنِكَ لاَ تَنَامُ
كَأَنَّ جُفُونَهَا فِيهَا كِلاَمُ
لِأَمْرِ مُصِيبَةٍ عَظُمَتْ وَجَلَّتْ
وَدَمْعُ العَيْنِ أَهْوَنُهُ اِنْسِجَامُ
[Kendisine seslenerek] Ne oldu, neden uyumuyor gözlerin?
Sanki göz kapakların yaralı
(Bu uykusuzluk) çok büyük ve ağır bir felaket sebebiyle ki
Gözyaşına en kolay gelen, (peşi sıra) dökülmekti
فُجِعْنَا بِالنَبِيِّ وَكَانَ فِينَا
إِمَامَ كَرَامَةٍ نِعْمَ الإِمَامُ
وَكَانَ قِوَامَنَا وَالرَأْسَ فِينَا
فَنَحنُ اليَومَ لَيْسَ لَنَا قِوامُ
Nebi’nin ölümüyle yıkıldık, o idi aramızda
Efendiliğin lideri; ne de güzel liderdi
Hem direğimizdi bizim, hem başımızdı
Bugün artık (yaslanacağımız) bir temel kalmadı
نَمُوجُ وَنَشْتَكِي مَا قَدْ لَقِينَا
وَيَشْكُو فَقْدَهُ البَلَدُ الحَرَامُ
كَأَنَّ أُنُوفَنَا لاَقَيْنَ جَدْعاً
لِفَقْدِ مُحَمَّدٍ فِيهِ اِصْطِلاَمُ
Sendeliyor ve başımıza gelene yakınıyoruz
Onun kaybına Mekke bile sızlanır oldu
Sanki burunlarımız kesildi de
Muhammed’in kaybıyla, kökünden söküldü
لِفَقْدِ أَغَرَّ أَبْيَضَ هَاشِمِيٍّ
تَمَامِ نُبُوَّةٍ وَبِهِ الخِتَامُ
أَمِينٍ مُصْطَفىً لِلخَيْرِ يَدْعُو
كَضَوْءِ البَدْرِ زَايَلَهُ الظَلاَمُ
Kaybımızdan (bu acı), Haşimilerin yüz akını ve en asilini
Nübüvvetin kendisiyle tamamlandığı ve son bulduğu (yiğidi)
Emin ve seçilmiş olanın (kaybındandır bu acı). Ki O, hayra davet ederdi
Tıpkı karanlığın terk ettiği dolunay ışığı gibi
سَأَتْبَعُ هَدْيَهُ مَادُمْتُ حَيّاً
طَوَالَ الدَهْرِ مَا سَجَعَ الحَمَامُ
أَدِينُ بِدِينِهِ وَلِكُلِّ قَوْمٍ
تَرَاهُمْ مِنْ ذُؤَابَتِهِ نِظَامُ
Yolundan gideceğim ben, sağ kaldıkça
Sonsuza dek, asırlar boyunca
Onun dinini tuttum. Ve her topluluğun
(İzlediği bir) düzeni vardır ki eşrafında görürsün
فَقَدْنَا الوَحْيَ مُذْ وَلَّيْتَ عَنَّا
وَوَدَّعَنَا مِنَ اللَهِ الكَلاَمُ
سِوَى مَا قَدْ تَرَكْتَ لَنَا رَهِيناً
تَوَارَثُهُ القَرَاطِيسُ الكِرَامُ
Ne zaman ki uzaklaştın bizden, kaybettik vahyi
Allah’tan gelen söz, bizlere veda etti
Bize kalan tek (söz) bıraktığın [Kuran] oldu
Şerefli sayfaların miras aldığı
فَقَدْ أَوْرَثْتَنَا مِيرَاثَ صِدْقٍ
عَلَيكَ بِهِ التَحِيَّةُ وَالسَلَامُ
مِنَ الرَحْمنِ فِي أَعْلَى جِنَانٍ
مِنَ الفِرْدَوْسِ طَابَ بِهَا المُقَامُ
Sadece doğruluk mirasını bıraktın
O mirasla salat ve selam üzerine (olsun)-
Cennetlerin en yükseğinde Rahman’dan
(Ve) cenneti güzelleştiren Firdevs’ten.
رَفِيقَ أَبِيكَ إِبْرَاهِيمَ فِيهَا
فَهَلْ فِي مِثْلِ صُحْبَتِهِ نَدَامُ
وَإِِسْحَاقٌ وَإِسْمَاعِيلُ فِيهَا
بِمَا صَلّوا لِرَبِّهِمُ وَصَامُوا
Orada baban İbrahim’e yoldaş (oldun)
(Zaten) onun yarenliği gibisinden pişman olunur mu?
Oradadır İshak ve İsmâil
Rablerine ettikleri secdeler ve tuttukları oruçlar (vesilesiyle)
فَلاَ تَبْعَدْ فَكُلُّ كَرِيمِ قَوْمٍ
سَيُدرِكُهُ وَلَو كَرِهَ الحِمَامُ
كَأَنَّ الأَرْضَ بَعْدَكَ طارَ فِيهَا
فَأَشْعَلَهَا بِسَاكِنِهَا ضِرَامُ
Yokluk (sana) uğramasın. Her kavmin şereflisi
Yakalanır ölüme, hiç istemese bile
Senin (vefatının) ardından sanki bir kıvılcım yayıldı
Ve tutuşturdu yeryüzünü, ahalisiyle birlikte
Şiir Notları:
1) Hz. Ebubekir'in Edebi Yönü
Peygamberimizin en yakın dostlarından olan Hz. Ebubekir, sahabe içinde güzel konuşanlardan biri olarak bilinir. Günümüze kadar aktarılan birçok veciz sözün sahibidir. [1]
Çeşitli tabakat ve tarih kitapları, şiir mecmuaları, Lisan’ül Arab ve Tac’ul-Arus gibi sözlükler aracılığıyla beyitleri ve şiirleri de bizlere ulaşmıştır. Bu yazımızda incelediğimiz şiir, “Divan-ı Ebi Bekir” adlı eserde yer almıştır.
“أَجِدَّكَ مَا لِعَيْنِكَ لاَ تَنَامُ” dizesiyle başlayan şiirimizin bazı beyitleri Ahmet bin Yahya el-Belâzûrî’nin “Ensâb’ul-Eşrâf”ında, İbn’ül Esîr Eb’us-Saâdât’ın “en-Nihâye fî Garîb’il Hadîs”’inde, Lisân’ul-Arab’ta, Tâc’ul-Arûs’ta, Ebû İbrâhîm el-Fârâbî’nin “Dîvân’ul-Edeb”inde ve Ebû Zeyd el-Kuraşî’nin Cemherât’u Eşâr’ul Arab’ında geçer. [2]
2) Hz. Muhammed ile Dostluğu
Efendimiz'le çok özel bir dostluk kurmak nasip olmuş Hz. Ebubekir’e. Herkesin efendimizi yalanladığı dönemde, Hz. Ebubekir ona inanmış ve davetin her aşamasında cömert bir şekilde destek olmuştur. Efendimiz'e sadakati ve desteği, bugün onu tanıdığımız güzel lakaplarla anılmasına vesile olmuş. Aynı zamanda o, Efendimiz’in sözlerini en iyi anlayan kişilerdendir. Efendimiz, hastalığı sırasında ashabına minberden şöyle seslenmiştir: “Yüce Allah bir kulu, dünya nimetlerinden istediğini vermek ile kendi katındakileri vermek arasında muhayyer bıraktı. Kul da Yüce Allah’ın katında bulunanları tercih etti”. Bunu duyan can yoldaşı Hz. Ebubekir ağlamaya başlamıştır. Çünkü Peygamberimiz'in vefatının yaklaştığını anlamıştır. (Tirmizi) [3] Peygamberimiz'e olan derin muhabbetine rağmen, O'nun ölümünden sonra sakin kalabilmesi ve etrafındakileri teskin edebilmesi, Hz. Ebubekir'in metanetini ve imanını göstermekte.
3) Şiir Bize Ne Anlatıyor?
“Ne oldu, neden uyumuyor gözlerin?/ Sanki göz kapakların yaralı”
Hz. Ebubekir, burada kendisiyle konuşur. Neden uyku tutmaz ve gözleri ağrır? Bu hal, alışılmış bir hal değildir.
“(Bu uykusuzluk) çok büyük ve ağır bir felaket sebebiyle ki / Gözyaşına en kolay gelen, (peşi sıra) dökülmekti”
Hz. Peygamberin ölümü, uzun yıllar boyunca onunla birlikte olan arkadaşları için çok zordur.
“Hem direğimizdi bizim, hem başımızdı / Bugün artık (yaslanacağımız) bir temel kalmadı”
Hz. Peygamber'in Müslüman topluluk için hem bir önder hem de bir dayanak olması, acılarını daha da artırır. Artık ne başları vardır, ne kökleri. Bu kaybın yeri doldurulabilir mi?
“Sanki burunlarımız kesildi de/ Muhammed’in kaybıyla, kökünden söküldü”
Burada "burunlarının kesilmesi" ifadesi, çektikleri acının dayanılmazlığını anlatır. Burun aynı zamanda izzet ve gururu temsil ettiği için, bu ifade “izzetimizi kaybettik” anlamını da çağrıştırıyor.
“Emin ve seçilmiş olanın (kaybındandır bu acı). Ki O, hayra davet ederdi/ Tıpkı karanlığın terk ettiği dolunay ışığı gibi”
Bu davette hiçbir yanlışlık ve eğrilik bulunmaz. Tıpkı, ayın on dördünde ay ışığını gölgeleyen herhangi bir karanlık olmaması gibi.
“Allah’tan gelen söz, bizlere veda etti/ Bize kalan tek (söz) bıraktığın [Kuran] oldu/ Şerefli sayfaların miras aldığı”
Son ilahi vahiy olan Kur’an-ı Kerim, Efendimiz’in nübüvvet görevinin bitişiyle tamama ermiş olur. Artık kulaklar indirilenlerden başkasını duymayacaktır.
“Yokluk (sana) uğramasın. Her kavmin şereflisi/ Yakalanır ölüme, hiç istemese bile/ Senin (vefatının) ardından sanki bir kıvılcım yayıldı/ Ve tutuşturdu yeryüzünü, ahalisiyle birlikte”
"Yok olmayasın", "helâk olmayasın" sözü, Arap geleneğinde vefat eden kişinin arkasından söylenegelir. Arkasında güzellikler bırakmış, toplumuna hayırlı her kişi ölüm gerçeğiyle bir gün yüz yüze gelecektir. Bu yüz yüze gelişte Peygamber, Refik-i Âlâ'yı tercih eder ve dünya hayatından göç eder. Geride ise onu sevenler için yeri doldurulamaz bir hasret bırakır.
Çeviri Notları:
- اِنسِجامُ: Kelimenin “ahenk, düzen, uyum” gibi anlamları bulunur, gözyaşı ile kullanıldığında ise “süzülmek, akmak” gibi anlamlara gelir.
- نَمُوجُ: Kelimesi “denizin dalgalanması, heyecanlanmak” gibi anlamlara gelir. Burada ise “اضطرب” anlamında kullanılmış. Bu kelime ise “(bir topluluk) karışıklık yaşadı, işleri bozuldu; (bir şey) düzensizleşti, tedirgin oldu, telaşlandı, çalkalandı” gibi anlamlara gelir.
- جَدْع: Bu kelime burun ve benzeri organların kesilmesini ifade eder.
- اِصْطِلاَم: Bir şeyin kökünden kesilmesi anlamına gelir.
- هَدْي: Bu kelime “yol gösterme, rehberlik” gibi anlamlara geldiği gibi “yön, rota” ve “(tutulan) tavır, hal” anlamlarında da kullanılabilir.
- مَا سَجَعَ الحَمَامُ: “Güvercin öttüğü müddetçe” anlamına gelen cümle, “dünya var oldukça” manasında kullanılır.
- مُقَام: Kelimenin asıl anlamı "mesken, ikametgah"dır, çeviride "cennet" olarak çevirdik.
- رَفِيقَ أَبِيكَ إِبْرَاهِيمَ فِيهَا : Dizenin mansub başlaması biraz kafa karıştırıcı bir durum olabilir. Burada “رَفيقَ” kelimesinden önce “oldun” anlamı veren hafz edilmiş bir fiilin, yani “أَصْبَحْتَ ” fiilinin olabileceğini düşünüyoruz.
- نَدَام : Yararlandığımız şerhlerde bu kelimeye farklı iki anlam verilmiştir. İlkine göre bu kelime نَدَم kelimesiyle aynı anlamdadır ve “pişmanlık” anlamına gelir. Diğer şerhe göre ise bu kelime “sohbet, toplantı, bir araya gelme” anlamında olan "نِدام" kelimesiyle aynı anlamı taşır.
- فَلاَ تَبْعَدْ: Bu ifade genelde ağıtlarda kullanılır. بَعِدَ ve بَعُدَ kelimeleri “helak oldu, yok oldu, gurbete gitti, göç etti” gibi anlamlara gelir.
- ضِرَامُ: Bu kelime “tutuşma, alev alma” anlamına geldiği gibi; “ateşin tutuşturulduğu yakacak, odun” anlamına gelen “ضِرَامة” kelimesinin de çoğuludur.
Yeni Kelimeleri Yoklayalım
Kaynaklar
Çeviride Râci el-Esmer ile Muhammed Şefîk’in Ebu Bekir es-Sıddîk’in Divanı'na yazdıkları şerhlerden yararlandık.
[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/ebu-bekir
[2] Raci el-Esmer'in şerhiyle yayınlanan Ebu Bekir es-Sıddik Divanı'ndan bu bilgilere ulaşılabilir.
[3] Hadise Rûdâni'nin "Cem’ul Fevaid" adlı eserinden ulaşılabilir. Alıntıladığımız hadisin çevirisi Hüseyin Yıldız'a aittir.