Talihsiz Bir Aşk Hikayesi: İbrahim Naci’nin Şiiri Ve Türkçe Çevirisi [2/4]

Lirik şiirin önemli temsilcilerinden sayılan, “Şâ’irü’l Atlâl” (شَاعِرُ الْأَطْلَالِ) olarak da bilinen İbrahim Nâcî (إبْرَاهِيم نَاجِي) bu meşhur kasidesini sevdiğinden ayrı düşmesi üzerine yazmıştır. Dört kısma bölerek çevirdiğimiz bu kasidenin ilk kısmında şair eski günleri anar, sevdiğinin ona olan vaatlerinin gerçekleşmemesinden yakınır, bu aşkın onda yol açtığı acılardan bahseder. Sevdiğine medih ile başlayan ikinci kısımda ise şair bu sevdanın hakikatini keşfetmekte, çektiği acıları tarif etmekte ve sevdiğinden merhamet dilemektedir.

Şiirin ilk kısmı

https://youtu.be/8Ih7qrRWkHc
Dakika 3:00-5:42 arasını yazımızda bulabilirsiniz.

Önce Şiir

الْأَطْلَال

Yıkıntılar

...

أَيْنَ مِنْ عَيْنِي حَبِيبٌ سَاحِرٌ

فِيْهِ نُبْلٌ وَجَلاَلٌ وَحَيَاءْ

Görebilmem ne mümkün; o büyüleyici

Asalet, azamet ve edeple donanmış sevgiliyi

وَاثِقُ الْخُطْوَةِ يَمْشِي مَلِكاً

ظَالِمُ الْحُسْنِ شَهِيُّ الْكِبْرِيَاءْ

Kendinden emin, bir sultan gibi yürüyen

Güzelliği acımasız, kibri hoşa giden

عَبِقُ السِّحْرِ كَأَنْفَاسِ الرُّبَى

سَاهِمُ الطَّرْفِ كَأَحْلاَمِ الْمَسَاءْ

Tepelerde esen meltemler misali hoş kokan sihri

Akşamları görülen rüyalar gibi kaçıran gözlerini

مُشْرِقُ الطَّلْعَةِ فِي مَنْطِقِهِ

لُغَةُ النُّورِ وَتَعْبِيرُ السَّمَاءْ

Yüzü gören gözleri kamaştırır; dili

Nurun lisanıdır, göğün tabiri

***

أَيْنَ مِنّي مَجْلِسٌ أَنْتَ بِهِ

فِتْنَةٌ تَمَّتْ سَنَاءً  وَسَنَى

Işıltısı doruğa ulaşmış cazibenle süslediğin

Yerlerde bulunabilmem ne mümkün şimdi 

وَأَنَا حُبٌّ وَقَلْبٌ وَدَمٌ

وَفَرَاشٌ حَائِرٌ مِنْكَ دَنَا

Ben ki sevdayım, kanım ve kalbim

Sana yaklaşmış şaşkın bir pervaneyim

وَمِنَ الشَّوْقِ رَسُولٌ بَيْنَنَا

وَنَدِيمٌ قَدَّمَ الْكَأْسَ لَنَا

Aramızda arzudan bir elçi vardır

Ve bir dost bize kadeh sunmaktadır

وَسَقَانَا فَانْتَفَضْنَا لَحْظَةً

لِغُبَارٍ آدَمِيٍّ مَسَّنَا

İçince sunduğu kadehten, silkelendik bir an

Üzerimizde bulunan âdemî tozdan

قَدْ عَرَفْنَا صَوْلَةَ الْجِسْمِ الّتِي

تَحْكُمُ الْحَيَّ وَتَطْغَى فِي دِمَاهْ

Bedenin zorba kuvveti nasılmış bildik

Canlıya hükmeden, damarlarında coşan

وَسَمِعْنَا صَرْخَةً فِي رَعْدِهَا

سَوْطُ جَلاَّدٍ وَتَعْذِيبُ إِلَهْ

Bir haykırış işittik ki gürültüsü

Kırbacı sanki bir celladın, azabı bir ilahın

أَمَرَتْنَا فَعَصَيْنَا أَمْرَهَا

وَأَبَيْنَا الذُّلَّ أَنْ يَغْشَى الْجِبَاهْ

Haykırış emretti bize, bizse isyan ettik emrine

Karşı çıktık kaplanmasına alınların zilletle

   ْحَكَمَ الطَّاغِي فَكُنَّا فِي الْعُصَاة

وَطُرِدْنَا خَلْفَ أَسْوَارِ الْحَيَاةْ

Zorba verdi hükmünü: suçlulardandık

Hayatın surları arkasına yollandık

***

يَا لَمَنْفِيَّيْنِ ضَلاَّ فِي الْوُعُورْ

دَمِيَا بِالشَّوْكِ فِيهَا وَالصُّخُورْ

Ey engebelerde yolunu şaşıran 

Diken ve kayaların yaraladığı iki sürgün

كُلَّمَا تَقْسُو اللَّيَالِي عَرَفَا

رَوْعَةَ الْآلَامِ فِي الْمَنْفَى الطَّهُورْ

Karanlık her çöktüğünde hissettiler

Acıların ürpertisini, bu arındıran sürgünde

طُرِدَا مِنْ ذَلِكَ الْحُلْمِ الْكَبِيرْ

لِلْحُظُوظِ السُّودِ واللَّيْلِ الضَّرِيرْ

Kovuldular o yüce hayalden

Kara talihlere ve kör bir geceye

يَقْبِسَانِ النُّورَ مِنْ رُوحَيْهِمَا

كُلَّمَا قَدْ ضَنَّتِ الدُّنْيا بِنُورْ

Kendi ruhlarından edindiler ışığı,

Işığını esirgedikçe dünya onlardan

***

أَنْتِ قَدْ صَيَّرْتِ أَمْرِي عَجَبَا

كَثُرَتْ حَوْليَ أَطْيَارُ الرُّبَى

Sen ne garip bir hale getirdin işlerimi

Tepelerde uçan kuşlar sardı çevremi

فَإِذا قُلْتُ لِقَلْبِي سَاعَةً

قُمْ نُغَرِّدْ لِسِوَى لَيْلَى أَبَى

Kalbime desem ki bir an olsun kalk 

Leyla’dan başkasını terennüm edelim, reddeder

حُجُبٌ تَأْبَى لِعَيْنِي مَأْرَبَا

غَيْرَ عَيْنَيْكِ وَلاَ مَطْلَبَا

Örttü gözlerimi örtüler, reddederek senin

Gözlerin dışındaki gayeleri, yoktur başka isteği

أَنْتِ مَنْ أَسْدَلَهَا لَا تَدَّعِي

أَنَّنِي أَسْدَلْتُ هَذِي الْحُجُبَا

Gözlerime örtüyü çeken sensin, sakın

İddia etme bu örtüyü benim çektiğimi

وَلَكَمْ صَاحَ بِيَ الْيَأْسُ انْتَزِعْهَا

فَيَرُدُّ الْقَدَرُ السَّاخِرُ: دَعْهَا

Ümitsizlik ne çok seslendi bana, kaldır at dedi

Alaycı kaderse cevap verdi: bırak olduğu gibi

يَا لَهَا مِنْ خُطَّةٍ عَمْيَاءَ لَوْ

أَنَّنِي أُبْصِرُ شَيْئاً لَمْ أُطِعْهَا

Nasıl kör bir plandır ki bu, eğer

Azıcık görse gözlerim boyun eğmem ona

وَلِيَ الْوَيْلُ إِذَا لَبَّيْتُهَا

وَلِيَ الْوَيْلُ إِذَا لَمْ أَتَّبِعْهَا

Eğer ona uyarsam yazık benim halime

Aksine uymasam, halime yazık yine

قَدْ حَنَتْ رَأْسِي وَلَوْ كُلُّ الْقُوَى

تَشْتَرِي عِزَّةَ نَفْسِي لَمْ أَبِعْهَا

Eğildi başım lakin isteseler de onurumu

Tüm güçler satın almayı, yine de satmam onu

***

يَا حَبِيباً زُرْتُ يَوْماً أَيْكَهُ

طَائِرَ الشَّوْقِ أُغَنِّي أَلَمِي

Ey sevgili uğradım günlerden bir gün yuvana

Hasret kuşu gibi terennüm etmek için dertlerimi

لَكَ إِبْطَاءُ الدَّلَالِ الْمُنْعِمِ

وَتَجَنِّي الْقَادِرِ الْمُحْتَكِمِ

Sensin latif işvelerden gelen aheste tavırların,

Güç yetiren, müstebid kimsenin ithamlarının sahibi

وَحَنِينِي لَكَ يَكْوِي أَعْظُمِي

وَالثَّوَانِي جَمَرَاتٌ فِي دَمِي

Oysa sana olan özlemim dağlıyor kemiklerimi

Saniyeler kanımda tıpkı birer kor gibi

وَأَنَا مُرْتَقِبٌ فِي مَوْضِعِي

مُرْهَفُ السَّمْعِ لِوَقْعِ الْقَدَمِ

Yolunu gözlemekteyim bulunduğum yerde

Ayak seslerine pür dikkat kesilmiş bir halde

***

قَدَمٌ تَخْطُو وَقَلْبِي مُشْبِهٌ

مَوْجَةً تَخْطُو إِلَى شَاطِئِهَا

Ne zaman bir adım yere değse, kalbim

Kıyısına adım atan bir dalgaya benzer

أَيُّهَا الظَّالِمُ بِاللَّهِ إلَى كَمْ

أَسْفَحُ الدَّمْعَ عَلَى مَوْطِئِهَا

Ey zalim Allah aşkına söyle daha ne kadar

Gözyaşı dökmeliyim ayaklarının bastığı yola

رَحْمَةٌ أَنْتَ فَهَلْ مِنْ رَحْمَةٍ

لِغَرِيبِ الرُّوحِ أَوْ ظَامِئِهَا

Sen ki rahmetsin, merhamet etmez misin

Ruhu kimsesiz kalmışa yahut şefkate susamışa

يَا شِفَاءَ الرُّوحِ رُوحِي تَشْتَكِي

ظُلْمَ آسِيهَا إِلَى بَارِئِهَا

Ey ruhumun devası, ruhum yaratıcısına

Şikayet etmekte tabibinin zulmünü

...

Şiir Notları

Şair Bize Ne Anlatıyor?

"İçince sunduğu kadehten, silkelendik bir an /Üzerimizde bulunan âdemî tozdan / Bedenin zorba kuvveti nasılmış bildik / Canlıya hükmeden, damarlarında coşan "

Şair sevgilisinin güzelliğini ve iyi yönlerini tek tek saymış, ona olan hayranlığını belirtmiştir. Şair ile sevdiği arasında bir sevgi bağı vardır. Bu sevgi onları sarhoş etmiştir. Şair ve sevgilisi bu durumdayken rüyalarından uyandırılmış ve hayatla yüz yüze getirilmişlerdir. İşte o zaman bu iki sevgili kendilerini aşan, onlara hükmeden bir gücün varlığını hissetmiştir.

"Gözlerime örtüyü çeken sensin, sakın / İddia etme bu örtüyü benim çektiğimi / Ümitsizlik ne çok seslendi bana, kaldır at dedi / Alaycı kaderse cevap verdi: bırak olduğu gibi "

Şairin gözleri sevdiğine karşı duyduğu derin sevgi sebebiyle örtülerle örtülmüş ve sevdiğinin gözleri dışında başka bir şey görmek istemez olmuştur. Şair bundan sevdiğini sorumlu tutar. Şair örtüleri gözlerinden kaldırmak istese de buna güç yetirememektedir.

"Nasıl kör bir plandır ki bu, eğer / Azıcık görse gözlerim boyun eğmem ona / Eğer ona uyarsam yazık benim halime / Aksine uymasam, halime yazık yine "

Eğer şair sevdiğinin gözlerine örttüğü bu örtüleri olduğu gibi bıraksa başka bir şey göremeyecek, ona olan sevgisi sebebiyle gözlerine perde çekilmiş bir halde yaşayacaktır. Bu örtüleri kaldırmayı başardığında ise sevdiğini unutacaktır. Şair bu iki durumda da razı olmamaktadır.

Çeviri Notları

  • يَمْشِي مَلِكاً: Bir sultan gibi yürür şeklinde tercüme ettiğimiz bu kısım lam harfinin fethalı okunması durumunda “bir melek gibi” şeklinde de anlaşılabilir. Ümmü Gülsüm şarkısında bu kısmı مَلَكاً şeklinde okumuştur. Bu tabir aynı zamanda Arap dilinde kullanılan bir deyim haline gelmiştir.
  • دَمِيَا: kanamak anlamına gelen bu fiil نَزَفَ fiilinde olduğu gibi kanın akması, yara dışına taşması anlamı ifade etmediği için bu fiili yaralanmak olarak çevirdik.  
  • بَارِئ: can veren, yaratan anlamına gelen bu fiilin aynı zamanda iyileştiren, şifa veren anlamı da vardır. 
  • فِتْنَةٌ:  sevgilinin cazibesi, güzelliği o toplantıda bulunan kişiler için aynı zamanda bir imtihan gibidir. Sevgili güzelliği ile onları etkilemektedir.

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiir için:

Nâcî, İ. (1980). Divanu İbrâhim Nâcî. Beyrut: Dâru’l Avde, 132,141.

Kapak Görseli:

Caspar David Friedrich / The Monk by the Sea (1808-10)

Önceki
Önceki

Hz. Ali’den Hikmetli Sözler: Zaman, Dostluk ve İlmin Faziletine Dair İki Şiir ve Çevirisi

Sonraki
Sonraki

Bizans Zindanlarından Halep Sarayının Burçlarına Bir Mektup: Ebu Firas’ın Şiiri ve Türkçe Çevirisi [2/2]