Temim Bergusi’nin “Kudüs’te” Şiirinin 4. Kısmı ve Türkçe Çevirisi [4/4]
Kudüs’ü; Filistinli bir şairin gönlünden, hüznünden, anılarından, çaresizliğinden ve umutlarından okumak bizlere bambaşka bir tat verdi. Haydi gelin, Kudüs’te şiirinin son dizelerini de birlikte okuyalım.
Henüz okumadıysanız;
Şiirin ilk kısmı / ikinci kısmı / üçüncü kısmı
Önce Şiir
في القُدْسِ تَنْتَظِمُ القُبُورُ، كَأَنَّهُنَّ سُطُورُ تَارِيخِ المَدِينَةِ والكِتَابُ تُرَابُهَا
الكُلُّ مَرُّوا مِنْ هُنَا
وَالقُدْسُ تَقْبَلُ مَنْ أَتَاهَا كَافِراً أَوْ مُؤْمِناً
Kudüs’te kabirler şehrin tarih satırlarıymış gibi (ard arda) dizilmiştir, toprağı ise (satırların) kitabı...
Herkes geçti buradan
Zira Kudüs kafir yahut mümin, kendisine gelen herkesi hoş karşılar
أُُمْرُرْ بِهَا وَاقْرَأْ شَوَاهِدَهَا بِكُلِّ لُغَاتِ أَهْلِ الْأَرْضِ
فِيهَا الزِنْجُ وَالْإِفْرِنْجُ وَالقِفْجَاقُ وَالصِّقْلاَبُ وَالبُشْنَاقُ
وَالتُّتَارُ وَالْأَتْرَاكُ، أَهْلُ اللهِ وَالْهَلَّاكُ، وَالْفُقَرَاءُ وَالْمُلَّاكُ، والْفُجَّارُ وَالنُّسَاكُ
فِيهَا كُلُّ مَنْ وَطِئَ الثَّرَى
Kudüs boyunca yürü ve oku yeryüzü halkının tüm dillerinde yazılmış mezar taşlarını
Oradadır siyahiler, Avrupalılar, Kıpçaklar, Slavlar ve Boşnaklar
Oradadır Tatarlar, Türkler, alimler ve gafiller, yoksullar ve hükümdarlar, günahkarlar ve dindarlar
Oradadır yere ayak basmış her bir kimse
يَا كَاتِبَ التَّارِيخِ مَاذَا جَدَّ فَاسْتَثْنَيْتَنَا؟
أَرَأَيْتَهَا ضَاقَتْ عَلَيْنَا وَحْدَنَا؟
يَا شَيْخُ فَلْتُعِدِ الكِتَابَةَ وَالْقِرَاءَةَ مَرَّةً أُخْرَى، أَرَاكَ لَحَنْت
Ey tarihi yazan! Ne değişti de bizi çıkarıp attın?
(Yoksa) Kudüs’ün yalnız bize mi dar geldiğini düşünürsün?
Ey üstad! Yazdıklarına ve okuduklarına bir göz at! Zira sözlerinde hata ettiğini görüyorum
العَيْنُ تُغْمِضُ، ثُمَّ تَنْظُرُ، سَائِقُ السَّيَّارَةِ الصَّفْرَاءِ، مَالَ بِنَا شَمَالاً نَائِياً عَنْ بَابِهَا
وَالْقُدْسُ صَارَتْ خَلْفَنَا
وَالْعَيْنُ تُبْصِرُهَا بِمَرْآةِ اليَمِينِ
Gözler kapanır, ardından açılır. Sarı arabanın şoförü kapıdan uzaklaşıp kuzeyden bize doğru gelmektedir
İşte ardımızda kaldı Kudüs
Ve artık göz, arabanın sağ dikiz aynasından izler onu
تَغَيَّرَتْ أَلْوَانُهَا فِي الشَّمْسِ، مِنْ قَبْلِ الغِيَابْ
إِذْ فَاجَأَتْنِي بَسْمَةٌ لَمْ أدْرِ كَيْفَ تَسَلَّلَتْ لِلْوَجْهِ
قَالَتْ لِي وَقَدْ أَمْعَنْتُ مَا أَمْعنْت
Şehrin renkleri değişirken batmakta olan güneşle
Yüzüme nasıl iliştiğini bilemediğim bir tebessüm yakaladı beni ansızın
Şöyle dedi bana: Bakabildiğim kadar dikkatle baktım ben de (şehirde yaşananlara)
يَا أَيُّهَا البَاكِيُ وَرَاءَ السُّور
أحْمَقُ أَنْت؟
أَجُنِنْت؟
لاَ تَبْكِ عَيْنُكَ أَيُّهَا الْمَنْسِيُّ مِنْ مَتْنِ الكِتَابْ
لاَ تَبْكِ عَيْنُكَ أَيُّهَا العَرَبِيُّ وَاعْلَمْ أنَّهُ
Ey şehir surlarının ardında ağlayan!
Ahmak mısın sen?
Aklını mı yitirdin?
Dinsin gözyaşların ey kitap metninde unutulan!
Dinsin gözyaşların ey Arap! Ve bil ki şunu:
في القُدْسِ مَنْ فِي القُدْسِ لَكِنْ
لَا أَرَى فِي القُدْسِ إِلّا أَنْت
(Yalnızca) Kudüs’te olanlar Kudüs’ tedir
Fakat ben yalnız seni Kudüs’te görmekteyim
Şiir Notları
Kudüs’te kabirler şehrin tarih satırlarıymış gibi (ard arda) dizilmiştir, toprağı ise ( satırların) kitabı...
Bu satırlarda, şairin nefis bir betimlemesine şahit oluyoruz. Düşünün ki; Kudüs toprakları koca bir kitaptır. Yüzyıllar boyunca oradan gelip geçen insanların sıra sıra dizilmiş kabirleri ise, bu kitabın satırlarıdır. Her milletten, çeşit çeşit satırlar... Kudüs’ü Kudüs yapan, tüm farklılıklarıyla orada yaşayan insanlardır.
Ey tarihi yazan! Ne değişti de bizi çıkarıp attın?/ (Yoksa) Kudüs’ün yalnız bize mi dar geldiğini düşünürsün?/ Ey üstad! Yazdıklarına ve okuduklarına bir göz at! Zira sözlerinde hata ettiğini görüyorum
Şair bu dizelerde bir şikayetini dile getiriyor: Kudüs tüm bu milletlere yetiyor da bir bize mi dar geliyor? Neden bizi diğerlerinden ayrı tutuyorsun ve Kudüs’e sokmuyorsun? Kudüs’ün tarihini silip yeniden yazmaya çalışan kişi, yazdıklarına yeniden bak. Şüphesiz dil hataları yapıyorsun.
Burada “dil hataları” ile kastedilen; İsrail’in müdahalelerine “işgal” denilmemesi olabilir.
Gözler kapanır, ardından açılır. Sarı arabanın şoförü kapıdan uzaklaşıp kuzeyden bize doğru gelmektedir/ İşte ardımızda kaldı Kudüs/ Ve artık göz, arabanın sağ dikiz aynasından izler onu
Şiirine “Sevgili’nin diyarına uğradık” dizeleriyle başlayan şair için, daha Kudüs’e giremeden dönüş vakti gelmiştir. Şairin burada çizdiği resme bir bakalım: Bir grup Filistinli (şairin üslubundan kendisinin de içinde olduğu anlaşılıyor) arabayla Kudüs’e gelirler. Şehre girmelerine müsaade edilmeyince, şoför arabadan iner ve askerlerden izin almak gayesiyle şehrin giriş kapısına yönelir. İşte tam bu sırada şairin gözleri kapanır ve Kadim Kudüs’e dair görüntüler bir film şeridi gibi akar. Bir yandan Kadim Kudüs’ü düşünürek sevinir, diğer yandan şehrin işgal altındaki haline bakar ve derin bir hüzün duyar. Sonra şairin gözleri açılır ve askerlerden izin alamayan şoförün dönüşünü görür. Çaresizce geri dönerler. Gözleri, Kudüs’ün dikiz aynasındaki yansımasında takılı kalmıştır.
Şöyle dedi bana: Bakabildiğim kadar dikkatle baktım ben de (şehirde yaşananlara)/ Ey şehir surlarının ardında ağlayan!/ Ahmak mısın sen?/ Aklını mı yitirdin?
Şair çaresizlik içinde göz yaşları dökerken, bir tebessüm yakalar onu ve şöyle der: Ahmak mısın sen ki ağlayıp duruyorsun? Derin bir umutsuzluğa gark olmuşsun. Kendine gel. Orası senin vatanın, doğduğun ve anılarını biriktirdiğin yer. Niçin şimdi ondan vazgeçiyor ve veda ediyorsun?
Dinsin gözyaşların ey kitap metninden unutulan!
Burada, şiirin ilk dizelerinde geçen “Onlar asıl metin, sen ise yalnızca bir haşiye ve dipnotsun” ifadelerine bir gönderme olduğunu görüyoruz. İşgalciler, Kudüs tarih boyunca hep onlara ait olmuş gibi hak iddia ediyorlar. Tüm senaryo buna göre yazılıp çiziliyor. Doğal olarak başrol oyuncusu İsrail oluyor, Filistinliler ise kadraja bile giremeyen figüranlar gibi.
Dinsin gözyaşların ey Arap! Ve bil ki şunu/ (Yalnızca) Kudüs’te olanlar Kudüs’ tedir/ Fakat ben yalnız seni Kudüs’te görmekteyim
Bunca yüzleşmenin ardından, şair nihayet umudu kendisine nişan ediniyor ve muhataplarını cesaretleniyor. Adeta diyor ki: Kudüs’e giremiyorum diye artık ağlama. Şu an Kudüs topraklarında işgalciler yaşasa bile, o toprak senindir. Bu işgal bitecek ve sen vatanına geri döneceksin. Ben nihayetinde yalnız seni orada görüyorum.
Çeviri Notları
- أهلُ الله والهلاك: “Allah’ın sevgili kulları ve helak olanlar, yok olanlar” manasına gelen bu ibareleri “alimler ve gafiller” şeklinde tercüme ettik.
- العين تُغْمِضُ، ثمَّ تنظُرُ: mısrasında geçen العين kelimesi tekil olmasına rağmen, Türkçe dil mantığına daha uygun düşeceği için “gözler” şeklinde çevirmeyi uygun bulduk.