Bir Mabede Ağıt: Hafız İbrahim'in Ayasofya Şiiri ve Türkçe Çevirisi

Çeviri ve Yazı: Hüsna Tosun

Editörler: Esra İldeş Yılmaz, Yasir Maviş

Son Okuma: Budour Albitar

Dünya kültür mirasları arasına adını altın harflerle yazdıran Ayasofya'yı, yaklaşık 1500 yıl ayakta kalarak iki farklı dini ve kültürel dokuya ev sahipliği yapmasıyla tanıyoruz. Tarihinin ilk 900 yılını Hristiyanların en büyük dini ve kültürel simgelerinden biri olarak geçirmişken, fetih nişanesi olarak camiye çevrilmesinin ardından 500 yılı aşkın bir süre Müslümanların dini kimlik ve duygu dünyasında yer edinmiştir.

Böylesi muhteşem bir esere yüzlerce yıldır birçok risale yazılmış, methiyeler dizilmiş ve şiirler kaleme alınmıştır. Müslüman Arap şairler de hilafetin eşsiz sembollerinden biri olarak görülen Ayasofya’ya teveccüh göstermekten geri durmamıştır. Mısırlı şair Hâfız İbrâhîm (حَافِظْ إِبْرَاهِيم) de bu şairlerden biridir. Nil şairi (شَاعِرُ النِّيل) lakabıyla ün kazanan Hâfız İbrâhîm “Ayasofya” (آيَا صُوفِيَا) adlı şiirinde İtilaf devletlerinin İstanbul işgali sırasında Ayasofya’nın kaderi hakkındaki endişelerini dile getirmiştir. Şair asırlardır İslam'a hizmet eden Ayasofya’ya tekrar bir Hristiyan mabedine dönüşmemesi için yakarmaktadır. Müslümanların acziyetlerinden utanç içinde, İslam'ın mukaddesâtını koruması için Allah’a niyaz etmektedir. Toplamda 9 beyitten oluşan şiirin çevirisini yazımızda bulabilirsiniz.

 

أَيَاصُوفِيَا

أَيَاصُوفِيَا حَانَ التَّفَرُّقُ فَاذْكُرِي

عُهُودَ كِرَامٍ فِيكِ صَلُّوا وَسَلَّمُوا

إِذَا عُدْتِ يَوْماً لِلصَّلِيبِ وَأَهْلِهِ

وَحَلَّى نَوَاحِيكِ الْمَسِيحُ وَمَرْيَمُ

وَدُقَّتْ نَوَاقِيسٌ وَقَامَ مُزَمِّرٌ

مِنَ الرُّومِ فِي مِحْرَابِهِ يَتَرَنَّمُ

فَلاَ تُنْكِرِي عَهْدَ الْمَآذِنِ إِنَّهُ

عَلَى اللَّهِ مِنْ عَهْدِ النَّوَاقِيسِ أَكْرَمُ

تَبَارَكْتَ بَيْتُ الْقُدْسِ جَذْلاَنُ آمِنٌ

وَلاَ يَأْمَنُ الْبَيْتُ الْعَتِيقُ الْمُحَرَّمُ

أَيُرْضِيكَ أَنْ تَغْشَى سَنَابِكُ خَيْلِهِمْ

حِمَاكَ وَأَنْ يُمْنَى الْحَطِيمُ وَزَمْزَمُ

وَكَيْفَ يَذِلُّ الْمُسْلِمُونَ وَبَيْنَهُمْ

كِتَابُكَ يُتْلَى كُلَّ يَوْمٍ وَيُكْرَمُ

نَبِيُّكَ مَحْزُونٌ وَبَيْتُكَ مُطْرِقٌ

حَيَاءً وَأَنْصَارُ الْحَقِيقَةِ نُوَّمُ

عَصَيْنَا وَخَالَفْنَا فَعَاقَبْتَ عَادِلاً

وَحَكَّمْتَ فِينَا الْيَوْمَ مَنْ لَيْسَ يَرْحَمُ

Ayasofya

Ayasofya… Geldi ayrılığın vakti, yad et

Sende salât-u selam eden eşrafın devrini

Bir gün dönersen haç sahiplerine eskisi gibi

Mesihle Meryem figürleri süslerse yanını yöreni

Çanlar çalınırsa ve bir Bizanslı çalgıcı

Çıkıp da mihrabında mırıldanırsa şarkılarını

İnkar etme, Allah indinde çanlardan

Daha üstün olan minareler çağını

Mübareksin Kudüs güvende ve sevinçli

Kâbe-i Şerif ise emniyetten hâli

Razı mısın Allahım toynakların mabetlerini sarmasından

Beytullah ile Zemzem’in sıkıntıya düçar olmasından

Nasıl zelil olur müslümanlar her gün

Kitâbın okunup hürmet görürken içlerinde

Elçin mahzun, Kâbe'nin utançla başı yerde

Uyuyorken hakikat yanlıları döşeklerinde

İsyan ettik sana, karşı çıktık, cezalandırdın adilce

Merhamet etmeyenleri baş kıldın bugün bize

 

Hâfız İbrâhîm Kimdir?

Şairin hayatına önceki Hâfız İbrâhîm paylaşımından göz atabilirsiniz.

Kısa Ayasofya Tarihi

Birkaç defa yapılıp yıkılan ve muhtelif tamirler gören Ayasofya’nın ilk binası IV. yüzyılda ahşap çatılı bir bazilika biçiminde yapılmıştır. I. Constantin’in başlattığı yapı oğlu Constantinus zamanında bitirilmiştir ve 360’ta açılmıştır. Bilhassa Roma İmparatorluğu’nun 395’te ikiye ayrılması ve İstanbul’un Doğu Roma’nın başkenti haline gelmesi Ayasofya etrafındaki nüfuz mücadelesini artırmıştır. 

Yapımından itibaren dini ve sosyal tartışmaların merkezi haline gelmiş ve bazen pagan inançlarla Hristiyanlık, bazen de Hristiyanlığın kendi mezhepleri arasında vuku bulan tartışmalara ve kavgalara sahne olmuştur. Ayasofya ilk olarak inşasından 44 yıl sonra Arcadius döneminde mezhep çatışması sonucu çıkan isyanda yanarak harap olmuştur. Akabinde II. Thedosius döneminde yeniden yaptırılarak 415’te açılmıştır. Ne var ki 532’te Justinianos döneminde on binlerce asinin öldürüldüğü Nika isyanları sırasında tamamen yanmaktan kurtulamamıştır. Justinianos Ayasofya’yı altı yıl içinde ilk iki şeklinden daha büyük olarak yeniden yaptırmıştır. Geniş imparatorluğun her tarafından malzeme istetmiş, bir yandan eski iki yapının işlenmiş malzemesi toplanmış, bir yandan da farklı yerlerden değişik cins ve renklerde mermerler getirilmiştir. İnşasında 10.000 işçinin çalıştığı mabed 537’de büyük bir törenle açılmıştır. Bu son yapımda Ayasofya’nın mimarisini basık fazlaca büyük bir kubbe teşkil etmiştir. Ayakta tutulması hayli zor olan bu ağırlık nedeniyle Ayasofya’nın kubbesi bir çok defa çökmüştür. 1354’te bir tamir daha gören mabed Bizans’ın azalan gücüne bağlı olarak gitgide bakımsız ve harap hale gelmiş ve İstanbul’un fethine bu haliyle ulaşabilmiştir.

Fetihte usulden olduğu üzere şehrin bu büyük kilisesi camiye çevrilmiş ve ilk namaz burada kılınmıştır. Fetih sonrasında Ayasofya bazı ilave yapılarla klasik bir Osmanlı külliyesi özelliği kazanmıştır. Fatih’in eklediği medrese, köşelerdeki minareler, Mimar Sinan tarafından yapılan takviye payandaları, minber, kürsü, mahfil, caminin içini süsleyen büyük levhalar, şadırvan I. Mahmut tarafından yaptırılan Barok usulü kütüphane, sıbyan mektebi, aşhane ve bilhassa mabedin etrafındaki sultan türbeleri vb. bu kabildendir [1].

Çeviri Notları

  • الْبَيْتُ الْعَتِيق: Kâbe için kullanılan bir ifadedir. Atîk kelimesi sözlükte “güzel, soylu, hür, şerefli, eski” mânalarına gelmekte ve Kur’ân-ı Kerîm’de Kâbe anlamında kullanılan “el-Beyt”in sıfatı olarak geçmektedir. Bir hadîs-i şerifte ifade edildiği üzere, Kâbe zorbaların zulmünden kurtarıldığı için, Hasan-ı Basrî’den gelen rivayete göre yeryüzünde kurulan mâbedlerin en eskisi olduğu için, Saîd b. Cübeyr’e göre ise şerefi ve yüksek itibarı sebebiyle “el-Beytü’l-atîk” diye anılmıştır [2].

  • سَنَابِكُ خَيْلِهِم : “Atlarının toynaklarının ucu” olan ifadeyi anlaşılır olacağını da düşünerek akışa uydurmak için sadece “ toynakların” şeklinde kısalttık.

  • الْحَطِيم: Hicr-i İsmail (İsmail taşı) olarak da bilinen Hatim, aslen Kâbe'nin bir parçası olan yarım çember şeklinde alçak duvardır. Burada Hatim ile Kâbe kastedilmektedir. Bu nedenle “Kâbe” şeklinde çevirmeyi uygun bulduk.

Kaynaklar

Şiir: İbrâhîm, H.(1987). Divânu Hâfız İbrâhîm, thk. Ahmed Emîn, Ahmed ez-Zeyn, İbrâhîm el-Ebyârî. Kâhire: el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-ʻâmme li’l-Kitâb, 402-403.

[1] Okuyucu, C., & Uluoğlu. B., (Ed.). (2022). Ayasofya Risaleleri. İstanbul: Ketebe Yayınları, 35-36.

[2] Çakan, İ. L. (1991). Atîk. TDV İslam Ansiklopedisi, 4, 64.

Önceki
Önceki

Bir Eleştirmen Gözüyle Toplum: Zeki Mübarek'in Üç Eleştirel Metni ve Türkçe Çevirileri

Sonraki
Sonraki

İstilanın Ömrü: Mahmud Derviş’in “Gelişigüzel Kelimeler Arasından Geçip Gidenler” Şiiri ve Türkçe Çevirisi