İbn Zureyk el-Bağdadi'nin Ayniyye'sinin İlk Kısmı ve Türkçe Çevirisi [1/2]
İbn Zureyk el-Bağdâdî (ابن زريق البغدادي) şüphesiz, günümüze ulaşan tek kasidesi Lâ Tazulîhi (لاَ تَعْذُلِيه) ile Arap edebiyatına ismini kazımış, Abbâsi döneminin en önemli şairlerinden biridir. Geçimini sağlayacak rızkı bulmak ümidiyle gittiği Endülüs’te derin bir hayal kırıklığı ile karşılaşan şairin, kederinden düştüğü hasta yatağında kaleme aldığı kasidesi, diğer bir adıyla “Ayniyye’si’’ vefatından sonra ün kazanmıştır. İbn Zureyk’in gurbete çıkmaması yönündeki ısrarlarını dinlemediği sevgili eşinden af ve merhamet dilediği, pişmanlıklarını, rızık kavramını ve hayata dair düşüncelerini kaleme aldığı şiirini sizler için derledik.
İki kısım halinde yayınlayacağımız şiirin ilk on sekiz beyitini yazımızda bulabilirsiniz.
(Şair bir belagat üslubu olarak, eşine hitaben yazdığı kasidesinin ilk beyitlerinde kendinden üçüncü şahıs olarak bahsederken akabinde birinci tekil şahsa geçmektedir. Böylece gizli olan bir şeyin ortaya çıkmasıyla mana derinlik kazanmaktadır [1].)
Şiirin ikinci kısmı
Önce Şiir
عَيْنِيَّةُ ابْنِ زُرَيق الْبَغْدَادِي
İbn Zureyk el-Bağdâdi’nin Ayniyyesi
ُلاَ تَعْذُلِيهِ فَإِنَّ العَذْلَ يُولِعُه
قَدْ قُلْتِ حَقاً وَلَكِنْ لَيْسَ يَسْمَعُهُ
Onu ayıplama, bu ona daha da acı veriyor
Doğruyu söyledin; ancak o bunu işitmiyor
جَاوَزْتِ فِي لَوْمِهِ حَدّاً أَضَرَّ بِهِ
مِنْ حَيْثُ قَدَّرْتِ أَنَّ اللَّوْمَ يَنفَعُهُ
Kınamada aşırı gittin, ki bu ona zarar verdi
Kınaman fayda verir sanmıştın halbuki
فَاسْتَعْمِلِي الرِّفْقَ فِي تَأِنِيبِهِ بَدَلاً
ُمِنْ عُنْفِهِ فَهْوَ مُضْنَى القَلْبِ مُوجَعُه
Öyleyse yumuşak ol itabında, serzenişte bulunacağına
Zira bu onun yorgun gönlünü sızlatmakta
قَدْ كَانَ مُضْطَلِعاً بِالخَطْبِ يَحْمِلُهُ
فَضُيِّقَتْ بِخُطُوبِ الْبَيْنِ أَضْلُعُهُ
Vaktinde güç yetirebilmişti başındaki musibete
Ancak daraldı göğsü ayrılığın musibetleriyle
يَكْفِيهِ مِنْ لَوْعَةِ التَّفْنِيدِ أَنَّ لَهُ
مِنَ النَّوَى كُلَّ يَوْمٍ مَا يُرَوِّعُهُ
Nitekim kâfi ona bu serzenişin ızdırabı, zaten
Bu uzaklık onu her gün ürkütüyorken
مَا آبَ مِنْ سَفَرٍ إِلّا وَأَزْعَجَهُ
رَأيٌ إِلى سَفَرٍ بِالعَزْمِ يَجْمَعُهُ
Seferden her dönüşünde onu tedirgin etti
Azimle niyetleneceği yeni bir sefer fikri
كَأَنَّمَا هُوَ مِنْ حِلٍّ وَمُرْتَحَلٍ
مُوَكَّلٌ بِفَضَاءِ الأَرْضِ يَذْرَعُهُ
Sanki o ikametle seyahat arasında gidip gelmekte
Mesul, Allah’ın arzını katetmekle
إِذَا الزَّماعُ أَرَاهُ فِي الرَّحِيلِ غِنىً
وَلَوْ إِلىَ السِّنْدِ أَضْحَى وَهُوَ يُزْمِعُهُ
Azim söyleseydi yolun zenginliğe çıktığını;
Sind’e dahi olsa sebatla yola çıkardı
تَأْبَى المَطَامِعُ إِلا أَنْ تُجَشِّمَهُ
للِرِّزْقِ كَدّاً وَكَمْ مِمَّنْ يُوَدِّعُهُ
Arzular yükledi sırtına meşakkatleri
Rızık peşine düşerken; ve niceleri onu yolcu etti
وَمَا مُجَاهَدَةُ الإِنْسَانِ تُوصِلُهُ
رِزْقَاً وَلاَ دَعَةُ الإِنْسَانِ تَقْطَعُهُ
Oysaki ne insanın uğraşı ulaştırır onu rızka
Ne de gayretsizliği engel olur takdir olunana
وَالله قَسَّمَ بَيْنَ الخَلْقِ رِزْقَهُمُ
لَمْ يَخْلُقِ اللَهُ مَخْلُوقاً يُضَيِّعُهُ
Allah rızıklarını taksim etmiştir mahlukata
İhmal edeceği bir mahluku yaratmamıştır da
لَكِنَّهُمْ مُلِئُوا حِرْصاً فلَسْتَ تَرَى
مُسْتَرْزِقاً وَسِوَى الغَايَاتِ يُقْنِعُهُ
Ancak hırsları gözlerini kör etti onların, öyle ki
Görürsün rızık arayanı yalnızca arzuların ettiğini kânî
والسَّعْيُ فِي الرِّزْقِ وَالأَرْزَاقُ قَدْ قُسِمَتْ
بَغْيٌ أَلاَ إِنَّ بَغْيَ المَرْءِ يَصْرَعُهُ
Rızıklar taksim edildiği halde rızka tamah isyandır
Kişinin isyanı ise onu yere çalandır
وَالدَّهْرُ يُعْطِي الفَتَى مَا لَيْسَ يَطْلُبُهُ
يَوْمَاً وَيَمْنَعُهُ مِنْ حَيْثُ يُطْمِعُهُ
Zaman, gün gelir istemediğini gence sunar
Yahut da gün gelir arzuladığından mahrum kılar
أَسْتَوْدِعُ اللَهَ فِي بَغْدادَ لِي قَمَراً
بِالكَرْخِ مِنْ فَلَكِ الأَزْرَارِ مَطْلَعُهُ
Bağdat’taki ay parçamı emanet ediyorum Allah’a
Kerh’te, yıldızların yörüngesinde doğan
وَدَّعْتُهُ وَبِوُدِّي لَوْ يُوَدِّعُنِي
صَفْوُ الحَيَاةِ وَأَنّي لاَ أُوَدِّعُهُ
Ona veda ettim, etmeseydim keşke
Yaşamın tatlılığı bana veda etseydi de
وَكَمْ تَشَفَّعَ أَنّيِ لاَ أُفَارِقُهُ
وَلِلضَّرُوراتِ حَالٌ لاَ تُشَفِّعُهُ
Bırakmayayım diye onu ardımda, ne kadar yalvardıysa da
Zarurâtın yalvarışları işitmemek gibi bir huyu vardır
وَكَمْ تَشَبَّثَ بِي يَوْمَ الرَّحِيلِ ضُحىً
وَأَدْمُعِي مُسْتَهِلَّاتٌ وَأَدْمُعُهُ
Ayrılık günü sıkıca tutundu bana, kuşluk vaktiyken
Gözyaşlarım gözyaşları ile akıp dökülürken
Şiir Notları
1) İbn Zureyk el-Bağdâdî Kimdir?
Kâtip ve şair olan Ebû’l-Hasan Alî b. Zureyk el-Bağdâdi, Abbâsi döneminde Bağdat'ın Kerh yakasında doğmuştur. Kaynaklarda İbn Zureyk hakkında yer edinen bilgilerin ekseriyeti şairin ‘‘Ayniyye’’ adlı kasidesiyle ilgilidir. İbn Zureyk kimi kaynaklarda evli olduğu kimisinde ise evlenmek üzere olduğu amcasının kızına derin bir sevgiyle bağlıdır. Ancak ciddi bir geçim sıkıntısıyla da boğuşan el-Bağdâdî çareyi şairlere ihsanı ile tanınan Endülüs Emiri Ebu’l-hayr Abdurrahmân el-Endülüsî’yi metheden bir şiir yazmakta bulur. Böylece sevdiği kadının gitmemesi yönündeki ısrarlarına kayıtsız kalarak memleketi Bağdat’ı ardında bırakır ve Endülüs’e yol alır. Ancak Ebu’l-hayr onu denemek maksadıyla az bir ihsanda bulunur. Bunun üzerine yoğun bir hüzne kapılan İbn Zureyk “Allah’tan geldik, yine Allah’a döneceğiz. Ona şiir yazmak için çölleri, denizleri aştım ancak bana bu ihsanı layık gördü.” der ve inzivaya çekilir. Çok geçmeden kederinden hastalığa yakalanır ve 420 (1029) yılında gurbette vefat eder. Endülüsî bir zaman sonra İbn Zureyk’in aratılmasını ister ancak onu başucunda Ayniyye'sini yazdığı bir kağıt parçasıyla birlikte çoktan vefat etmiş bir halde bulurlar [2].
2) Hicri 5. yüzyılda “Müstahkem Şehir” Kerh
Ârâmîce “müstahkem şehir” (sağlam) mânasına gelen Kerh adını İran geleneğinde II. Şâpûr’a (309-379) atfedilen eski bir köyden alır. Kerh, Dicle nehrinin iki yakasına yayılan Bağdat’ın batı yakasında yer almaktaydı. Halife Mansûr döneminde zanaat ve ticaret erbabına ait çarşıların şehir merkezinden emniyet maksadıyla surlarla çevrili Kerh’e taşınmasıyla birlikte bölge ticari bir ivme yakalamıştı. Öyle ki Kerh’te her çeşit ticaretin yapıldığı ayrı ayrı pazarlar bulunmaktaydı. Meyve, pamuk, yün pazarları, 100’den fazla dükkânın bulunduğu kitapçılar çarşısı, sarraflar çarşısı ve attar dükkânları bunlardan bir kısmını teşkil etmekteydi [3]. Ancak İbn Zureyk’in yaşamış olduğu hicri 5. yüzyıla gelindiğinde Bağdat (özelde Kerh) halk arasında çıkan karışıklıklar, Büveyhîler’in desteklediği sünni-şiî mezhep ihtilâfları ve ayyârların (düzeni bozanlar) çapulculuklarından ciddi zarar gördü. Nihayetinde Kerh’teki evlerin, pazar ve çarşılarının ayyârlar tarafından yağmalanmaya başlamasıyla halkın can ve mal güvenliği ortadan kalktı, ciddi bir kıtlık baş gösterdi. İşte bu nedenledir ki şair böylesi şartların hüküm sürdüğü bir ortamda geçimini sağlayamamış ve çareyi Endülüs’e gitmekte bulmuştur [4].
3) Ayniyye Kasidesi
İbn Hazm’ın “Kim beyazlar giyinir, akik bir yüzük takar, Ebû Amr kıraatiyle okur, Şafi’nin yolunu tutar ve İbn Zureyk’in kasidesini ezbere bilirse aydın kabul edilir.” sözüyle bahsettiği kasidenin birden çok ismi bulunmaktadır. Uyağı ayn harfi olduğu için “Ayniyye” ismiyle şöhret bulan kasidenin diğer isimleri ise, şairin günümüze ulaşan yegâne şiiri olması ve aynı zamanda benzersiz bulunması nedeniyle “el-Kasîdetu'l-yetîme” ve ayrılığı konu edinmesi sebebiyle de “el-Kasîdetu’l-firâkiyye”dır [5]. Kasidenin İbn Zureyk’e nispeti noktasında, şairin hayatına dair bilgilerin sınırlı olması, Endülüs emirine yazmış olduğu şiire ulaşılamaması, yeterli tecrübesi olmayan bir şairin böylesi edebi bir üslubu yakalayamayacağı gibi düşünceler yer almış olsa da Safedî (764/1363) ve birçok meşhur tarihçi kitaplarında “Ayniyye’yi” İbn Zureyk’e nispet ettirmektedir [6].
4) Şair Bize Ne Anlatıyor?
“Onu ayıplama, bu ona daha da acı veriyor”
İbn Zureyk ömrünün son demlerinde içerisinde bulunduğu durumu yazıya döktüğü veda mektubu mahiyetindeki şiirine güçlü ve duygu dolu bir girişle başlamaktadır. Şair, eşinden zaten gurbet sancısı ve hayal kırıklıkları ile yorgun düşmüş ruhunu haklı kınama ve serzenişleriyle daha da güçten düşürmemesi için merhamet dilemektedir. Zira pişmanlık içinde kavrulan şairin hasret ve elemini artırmak dışında artık bunların ne faydası ne de bir anlamı kalmıştır.
“Bağdat’taki ay parçamı emanet ediyorum Allah’a / Kerh’te yıldızların yörüngesinde doğan”
Bütün bir kasidesi boyunca ilk defa kendisinden birinci tekil şahıs ile bahseden İbn Zureyk bu beyitleriyle artık düne perde çekmektedir. Vakit veda vaktidir ve sözü bizzat kendisi alır. Şair, memleketi Kerh’te yıldızlarla boy ölçüşen, çok sevdiği o kadını içinde kalan ukdeler ile birlikte Allah’a emanet etmektedir.
Çeviri Notları
- السِّنْدِ: Hindistan alt kıtasında tarihî bir bölge olan Sind, günümüzde Pakistan’ın bir eyaletidir. Şairin ‘‘Sind’e dahi olsa...’’ olarak belirtmesinin nedeni bölgenin, dönemin şartlarında Bağdat’a oldukça uzak olmasında yatmaktadır [7].
- أَضْلُع: ‘‘Kaburga kemikleri’’ anlamına gelen bu ifadeyi akışa daha uygun olması adına ‘‘göğüs’’ olarak çevirmeyi uygun bulduk.
- لِي قَمَراً: ‘‘Ayımı’’ anlamına gelen kelimeyi göze ve gönle daha çok hitap edeceğini düşünerek ‘‘ay parçamı’’ olarak çevirdik.
- الأَزْرَارِ: Tekili ‘‘زِر’’ olan kelime düğme, zil, kalbin altında yer alan küçük kemik parçası gibi anlamlara gelmektedir. Şair bu beyitte eşini gömleği başından geçiren ve düğmeleri arasından süzülerek yakasından doğan bir aya benzetmektedir. Gömlek yörüngeyi, düğmeler ise o yörüngede seyreden yıldızları ve gezegenleri temsil etmektedir. Bu kelimeyi öncesindeki yörüngeyle de uyumlu olması için yıldızlar olarak çevirmeyi akışa daha uygun bulduk.
- أَضْحَى: İfadesi ‘‘kuşluk vaktinde olmak’’ anlamına gelmektedir. Araplarda kuşluk vakti yolculuğa çıkmak meşhur olduğu için ve kastın da bu olduğunu düşündüğümüz için ‘‘yola çıkmak’’ olarak çevirdik.
Yeni Kelimeleri Yoklayalım
Kaynaklar
Şiir için:
Hâşîmi, A. (t.y.). Cevâhiru’l-edeb fî Edebîyyât ve İnşâi Luğati’l-Arab. (y.y.), 2, 410-412.
[1], [6] Câsim, Z. M. (2017). Ayniyyetu İbn Zureyk el-Bağdâdî: Dirâse Tahlîliyye. Kûfe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Âdâbu’l Kûfe dergisi, 9, 30, 446.
[2] Mültekâ Ehlü’l-luğa: Kıssatu Kasidetin Yetimetin, Ayniyyetu İbn Zureyk, (2014).
[3] ed-Dûrî, A. (1991). Bağdat. TDV İslam Ansiklopedisi, 4, 437-441.
[4] Fehd, B. M. (1967). el-Âmmetu bi-Bağdâd fil’karnil-hâmisi’l-hicrî. Bağdat: Matbaatu’l-irşâd, 67-78.
[5] Kamîha, C. (2008, Aralık). el-Kasîdetu’l-ayniyye, el-Firâkiyye, el-Yetime li-İbni Zureyk. Râbidatu Udebâi’ş-Şâm.
[7] Özcan, A. (2009). Sind. TDV İslam Ansiklopedisi, 37, 242-244.